Sorduğuma pişman oldum!..

A -
A +
 
“Babasını da bir kalemde silip atamıyordu. Kahroldum. Neydi bu çocukların suçu böyle?”
 
 
Oğlumun evinde tadilat vardı. Bir firmadan parke satın almış. Parkeleri firma eve getirdiğinde taşeron firmaya da haber veriyormuş. Usta da geliyormuş. Oğlum beni de gündüz çalışan ustalara nezaret etmek amacıyla eve çağırmıştı.
Uzatmamayım, otuzlu yaşlarda biraz içine kapanık bir usta parkeleri döşemeye başladı. Ben de hem onun çalışmasına nezaret ediyorum hem de arada bir muhabbet olsun diye soruyorum.
Ben sorunca hem çalışıp hem anlatmaya başladı.
Bir firmada çalışıyormuş. O kurumun taşeron firmasıymış. O taşeron firmada yevmiyeli olarak çalışıyormuş. Aylığı yedi sekiz bin liraya geliyormuş. Evi kiradaymış. İş yapacağı yere firma arabasıyla getirip akşam da mesai bitiminde arabasıyla alıyormuş. Yemek olarak da firma ne getirirse onu yiyorlarmış. Yemek olmadığı zamanlarda cepten yiyorlarmış.
Bu arada öğle vakti gelmiş, ezanlar okunmaya başlamıştı. Kendisine “ben namaza geçiyorum” deyince o da “Allah kabul etsin abi, ben de burada kılarım” dedi.
“Haydi kolay gelsin” diyerek namaza gittim. Namaz sonrası geldiğimde o işine devam ederken ben ona muhabbet konusu açmayı sürdürdüm.
Fakat geldiğimde baktım biraz dertli görünüyordu. Sigarayı içine çekişi, dumanını üfleyişi bir hüzün doluydu… Yine öylesine sordum:
-Annen baban ile beraber misiniz?
-Yok abi annem vefat etti.
-Allah rahmet eylesin. Ne zaman vefat etti?
-13 sene oldu…
Sonra “baban ne iş yapıyor?” diye sordum… Keşke sormaz olaydım…
“Babam çalışmıyor, emekli ama cezaevinde” dedi…
Şaşırdım, acaba ne suç işleyip de cezaevine girmiş olabilirdi ki? “Hayırdır inşallah?” deyince cevap verdi:
“Annemi öldürdü!..”
Bunu söylerken ağlamaklı oldu… Gözleri doldu geldi… Ben zaten sorduğuma soracağıma pişman bir vaziyette yoktayım… O ruh hâlinde iken dedi ki:
“Babama şimdiye kadar karşısına geçip de 'niye?' diye sormadım. Kalbim ona karşı şey olmasın, diye…" O “şey olmasın” sözünün içinde o kadar çok şey vardı ki…
“Annemi hiç unutamıyorum, gözlerimin önünden hiç gitmiyor” diyerek gözlerinden süzülen iki damlayı sildi… Babasını da bir kalemde silip atamıyordu demek ki…
Kendi kendime kahroldum… Neydi bu çocukların suçu böyle? Ana baba niçin evlenirken “iyi günde kötü günde” diye birbirlerine söz verdikleri hâlde birbirlerine bu vefasızlığı yapıyorlardı… Onların çözemediği sorunları yükünü çocukları bir ömür sırtında taşıyordu...
       Mehmet Bereket-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.