Amasyalı Aslan Öğretmenimiz

A -
A +
“Oğluma da bunları anlat” diye ricada bulundu, oğluna da gittim ama oğlu ilgilenmedi!..
 
Arkadaşların “fena fi’l kitap” sözleri ve hüsnüzanlarına layık oluruz inşallah. Yine böyle bir kitap hizmetinde Amasya’da bulunuyorduk. Aslan isminde bir öğretmen abimizle tanıştık. Sohbetine doyum olmuyordu gerçekten. Kendisi 1989-1995 yılları arasında Avusturya’da öğretmenlik yapmış. Aslında hemşehricilik gibi bir alışkanlığı olmamasına rağmen orada Nuri Amca isminde Amasyalı bir amcayla tanışmış. Anlattı Aslan Hocam, dedi ki:
“Birbirimize önce merhaba derken samimi olduk. Samimiyetimiz ailecek birbirimizin evine gidip gelecek seviyede dostluğa kardeşliğe ulaştı. Çok muhterem bir insandı Nuri Amca. Bir demir döküm fabrikasında sıcağın alnında çalışıyormuş. Hastalanmış. Kanser teşhisi konulunca vefat etmeden önce emekli edelim demişler. Ama altı yedi sene daha yaşadı...
Benimle bu sürede tanışmış zaten… Yine bir gün evine ziyarete gittiğimde duvarda bulunan birkaç resmi göstererek “bunları böyle niye asıyorsunuz ki?” diye sordum. Ertesi sefer gittiğimde baktım hepsini kaldırmış. “Sen uygun görmezsen hemen kaldırırım hocam” dedi.
Kendisi benden on yaş büyük olduğu hâlde ilme ve öğretmene olan saygısını böyle gösteriyordu. Bu hâli benim de çok hoşuma gitti…
Bana olan bu güveni ve saygısından aldığım cesaretle kendisine dedim ki:
-Nuri Amca seni Türkiye gazetesine abone etsem olur musun?
-Olurum Hocam, dedi.
Gazeteye abone oldu. Bu aşk ile kendisine bir de Tam İlmihal hediye ettim. Bin küsur sayfalı o hacimli kitabı inanın bir ay içinde okuyup bitirmiş, bana “bitirdim Hocam” dedi. Niyet halis olunca sebepler halk oluyor demek ki…
Aradan çok geçmedi Nuri Amca dedi ki:
“Hocam doğrusu ya, gazeteyi senin hatırına abone olmuştum. Çünkü adını vermeyeyim başka gazete okuyordum. Bir hafta yine senin hatırına okudum. Sonra gazeteye hayran kaldım. Bu defa kendim isteyerek okumaya başladım.”
Gerçekten de hafta sonları gazete, bulunduğumuz şehre gelmiyordu. Nuri Amca gazete almak için otuz kilometrelik yola arabasıyla gidip gazetesini alıp geliyordu. Okudukça dinine bağlılığı arttı. Fabrikada çalıştığı yıllarda sıcak ateşin karşısında olduğu için tutamadığı oruçlarını kaza etti. Günde iki yüz rekât kaza namazı kılarak bütün namazlarını kaza etti. Ardından Hacca gidip geldi… Tövbe istiğfar ele hani bizim oraların söylemiyle pirüpak oldu…
          Metin İpek
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.