“Biraz mübalağalı buluyordum ama”

A -
A +
 
Plevne müdafaası tarihte unutulmaz kahramanlıklarımızdandır. Anlatılır ki huruç harekâtının yapılacağı sabah, halkın araba, kağnı ve hayvanları ile askerin intikal yoluna askerden önce, geceden dizilmiş olduğu görüldü. Plevne yollarında tam bir hengâme oldu, yollar kapanmıştı. İşte bu esnada Rus topçusu ateşe başladı. Asker sayı ve silâhça kendilerinden kat kat fazla olan düşman ordusunun birinci hattını kahramanca yardı. Ancak Ruslar, asker ve silâh çokluğunun yanında, ayrıca devamlı takviye alıyordu. Bu çıkış harekâtı sırasında Gâzi Osman Paşanın atı isabet alarak öldü. Kendisi de bacağından ağır yaralandı. Açlık, hastalık, yardımın gelmemesi ve maiyetinde her türlü fedakârlığı gösteren askerin harcanmaması düşünceleri Gâzi Osman Paşayı teslime mecbur etti. Bu savunmayı gözlemleyen Frank Harris adında 14 Şubat 1855 - 26 Ağustos 1931 arasında yaşamış İrlandalı-Amerikalı editör gazeteci bir eserinde şöyle diyor:
“Esirler arasında dişi ağrıyormuş gibi çenesi başında bir mendille bağlanmış bir Türk askeri gördüm. Görünüşte hiçbir şeyi yok gibiydi. Sapasağlam ayakta duruyordu. Yalnız dikkatli bakınca gözlerinden derin bir acının ifadesi okunuyordu.
Meraklanıp nesi olduğunu sordum. Bir şey söylemeden mendili çözdü. Çenesi bir şarapnelle parçalanmış, yere düşecek hâle gelmişti. Yüzülen derisinin altından etleri görünüyordu. Bu kadar korkunç bir yara ile nasıl bağırıp çağırmadığına nasıl bayılıp düşmediğine hayret ettim. Türk askeri çenesini tekrar bağlayıp arkadaşlarının arasına gitti. Mütevekkil duruyordu. O zamana kadar Osmanlının ne kadar cesur ne derece tahammüllü insanlar olduklarına dair çeşitli şeyler duymuş ve itiraf edeyim ki biraz mübalağalı bulduğum için çoğuna inanmamıştım.
Bu askeri gördükten ve Plevne’de gösterdikleri büyük kahramanlığa gözlerimle şahit olduktan sonra bu milletin ne kadar üstün olduklarına birbirine bağlılıklarına kardeşliklerine yeryüzünde eşleri olmadığına bütün benliğimle inandım.”
                Ergin Sezgin-İstanbul
 
ŞİİR
 
          Bismillah
 
Nefsimi yendim ben ölüm ile
Kendimi defnettim ellerim ile
Dünyayı sevmedim hem de zerrece
Ya Rabbi sen ne kadar yücesin…
 
 
Kötüyü yendim iyilik ile
Bugüne ulaştım hep sabır ile
Şeytanı kovdum besmele ile
Ya Rabbi sen ne kadar yücesin…
 
Muhtaç olmadım hiç muhannete
Severim mazlumu merhamet ile
İçimde kötülük olmaz zerrece
Ya Rabbi sen ne kadar yücesin.
 
 
Konuşurum Rabbimin kelamı ile
Şükrederim bana verdiklerine
Tövbe ederim eski günlere
Ya Rabbi sen ne kadar yücesin
 
            Sabiha Şahin-Düzce
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
BEKİR SITKI ERDOĞAN: Günümüz şairlerinden. 1926’da Karaman’da doğdu. İlk ve ortaokulu burada okuduktan sonra, Kuleli Askerî Lisesini bitirdi. Harp Okulundan 1948’de mezun olduktan sonra on yıl kıta subaylığı yaptı. Ankara'da bulunduğu yıllarda, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirerek İstanbul’da edebiyat öğretmenliği yaptı.
Şiirleriyle tanındı. Bunlardan divan ve halk şiirimizin sadeleşmiş şekline benzer yazdığı ilk 22 şiirini bir kitap hâlinde 1949’da çıkardı. Çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde şiirleri yayınlandı. Hece ve aruz vezni ile şiirler yazan şairin en çok tanınan şiiri, Hancı adıyla meşhur olan “Binbirinci Gece” adlı manzumesidir. Şiirleri his ve hasret yüklüdür. Aruzla yazdıklarında bir varlık gösterememiştir. Eserlerinden bazıları: Bir Yağmur Başladı, Dostlar Başına, Binbirinci Gece.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.