Romalı esir kız -1-

A -
A +
1344 yılının sonuna doğru Atina şehrinde sefil ailesiyle yaşayan bir Romalı güzel, bir tarım tüccarına sevdalanmıştı. Her şehre geliş saatinde gidip o yakışıklı tüccarı görmek için yiyecek pazarında dolaşırdı, fakat bir de esir tüccarları vardı. Atina'da yaşayan sefil aileler esir tüccarları geldiği zaman evlerine saklanırlardı. Bir gün esir tüccarlarının geliş vakti, tarım tüccarlarının gidiş saatine denk gelmişti ve sevdiği tüccarı son ana kadar izlemek isteyen Romalı güzel bahçedeki ağaçların arkasına saklanmıştı. Yakışıklı tüccarı seyrederken arkasından yaklaşan esir tüccarını fark etmemişti. Esir tüccarı ağaçların arkasında saklanan fakir giyimli, üstü başı kir içinde olan Romalı kızı görüp gizlice kızın arkasına geçmişti. Sessizce yaklaşıp koca eliyle sefil kızın ağzını kapatıp diğer eliyle belinden tutmuştu ve çırpınışlarına aldırmadan teknesine götürüp teknesinden bir halat çıkararak Romalı kızı bağlamış, daha sonra da teknesinin içine oturtmuştu. Neye uğradığını şaşıran Romalı kız korkuyla 2 saat kadar teknede ne yapacağını bilemez hâlde oturmuştu. 2 saat sonrasında teknede 2 küçük çocuk bir de yaşlı sayılabilecek ama sağlığı yerinde bir kadın yakalayan tüccar tekneyi hareket ettirmişti. Uzun bir yolculuğun ardından Efes'e ulaşan tekneyi limana bağlayan tüccar, kaba hareketlerle esirleri tekneden indirip kendi esir standına götürdü. Burada bağlı olan birkaç esir daha vardı, tüccar bütün esirleri sırayla standa götürdü ve boyunlarına fiyat yazılı olan kartonları asıp avazı çıktığı kadar bağırarak satış övgülerini sıralamaya başladı. Romalı genç kız için fiyat yükselten çok olmuştu fakat onu kamburu çıkmış iyi giyimli bir adam yürek hoplatan bir fiyatla almıştı. Esir tüccarı halatları çözmek istememişti fakat adam halatları çözdürüp kıza kendisini takip etmesini söylemişti. Esir kız sessizce başını sallayıp adamın peşinden yürümeye başlamıştı. Pazar yerinden uzaklaşmaya henüz başlamışken adam konuşmaya başlamıştı...           Yağmur Naz Bayrak       ŞİİR      KARDEŞİNE NASİHAT   Sığınalım Yaradan'a Sarılalım Kur'âna Uymayalım şeytana İşte o zaman korkma.   Öğüt et oğluna Nasihat et kızına Hakkı öğret yavruna İşte o zaman korkma   Yiyip içip uyuma Yük çek ama yük olma Sadaka ver unutma İşte o zaman korkma    Ömrün verme havaya  Sırtın dönme Mevlâ’ya  Yönelirsen duaya  İşte o zaman korkma   Sözüne yalan katma Harama dönüp bakma İşte o zaman korkma Böyle diyor Sabiha        Sabiha Şahin Şen-Düzce       UNUTULMAZ İSİMLER   PROF. DR. MUHARREM ERGİN: Muharrem Ergin 1923'te Ahıska vilâyetinde doğdu. Ailesi Muharrem'in doğumundan üç yıl sonra Türkiye'ye temelli göç etti. 11 kardeştir. Devlet parasız yatılı imtihanlarını kazanarak başladığı eğitim hayatında nihayet İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydolan Ergin, Reşid Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, İsmail Hikmet Ertaylan, Ali Nihat Tarlan, Ahmet Hamdi Tanpınar, gibi hocaların eğitiminde 1947 ders yılında mezun oldu... Sonra Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne Ord. Prof. Dr. Reşid Rahmeti Arat'ın asistanı oldu... Dede Korkut Destanlarının karşılaştırmalı metni üzerinde doktora çalışmasına başladı. 1962 yılında doçent 1964 yılı sonu hocası vefat edince Kürsü Başkanı oldu. Bu görevi yaş haddine kadar (1990'a) kadar devam etti. 1971 yılında profesörlüğe yükseltildi. Orhun Âbideleri diğeri Âzeri Türkçesi adlı iki profesörlük takdim tezi sundu. 1986 yılından Temmuz 1990'a kadar Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün başkanlığını da yürüten Ergin, başarılı ve parlak bir akademik hayat geçirmiştir. Hoca, 6 Ocak 1995 Cuma günü evinde vefat etti. [http://www.dilbilimi.net/ergin.htm ]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.