"Z Kuşağı" yalanı!..

A -
A +
Kuşak farkı değil, imkânların değişmesi söz konusudur. Her nesil doğduğu vakitteki madde ve imkânların şartlarında yoğrulur. Bu kaçınılmaz bir durumdur. Mühim olan çağında sunulanlarla insanların doğru bir ilişki kurabilmesidir.
Gençlerin yaşanılan hayatı dizayn etmesi şekillendirmesi yönlendirmesi düşünülemez. Zaten kendinden öncekilerin oluşturdukları hayata doğmuşlardır. Lakin olumsuzluklar, kimi kolaycı yetişkinler tarafından çocuklara ve gençlere atılmaktadır. Bu durum gerçeği görmezden gelme ve suçu örtme yaklaşımıdır. Yaşanan hayattaki sıkıntıların düzeltilmesi tek başına gençliğin işi değildir. Çünkü gençler bu değişimi ve iyileştirmeyi yapacak bilgiye, etkiye ve yetkiye sahip değiller. Aslında gençliği hem suçlayıp hem de meselenin çözümünü onlardan bekleyerek gençliğe büyük bir yük yüklenmektedir. Bu durum gençlerin hayatını daha da sıkıntılı hâle sokmaktadır.
İşsizliğin sorumlusu gençler değil bunun planını yapmayan herkestir. Gençler, sahtekârlığı okulda öğrenmediler birilerinden gördüler. Helal olmayan yollardan para kazanılan sistemleri gençler kurmadı. Adaletsizliği adalet duygusunun en canlı örneği olan gençler oluşturmadı. Daha birçok mesele ve misal ortaya koyabiliriz...
Yapılması gereken:
Öncelikle çocuklarımızı ve gençlerimizi muhafaza etmek ve en iyi şekilde yetiştirmek konusunda evet ailenin evet eğitim sisteminin evet sokağın ve sosyal medyanın önemi yok sayılamaz ama bu noktada en önemli mekanizma devletin sistematik çalışmalarıdır. Devlet organizasyonu olmadan ebeveynlerin işi çok zor olacaktır. Devlet; eğitimi, bilgiyi, çalışmayı, adaleti ve birçok güzel hasleti temel belirleyici yapmak zorundadır. Aileler de bu doğrultuda kendilerini geliştirmeli ve hayatlarının önceliklerini yeniden belirlemelidir. Ve son olarak her zaman hesap vermek zorunda olduğumuzu hem bizler hem de evlatlarımız bilmelidir.
         Fatih Toprak-Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
 
 
ŞİİR
 
                  BUL BENİ
 
Gel, karanlık gecenin sabahında bul beni..
Denizlerin ufkunda, yakamozda bul beni..
Şu üç günlük dünyanın kırık çerçevesini,
Taşıyan duvara sor, taşlarında bul beni..
 
Gel, kuşların sesine denk ritimde bul beni..
Esen sert rüzgârların, doruğunda bul beni..
Şu mevsimleri şaşmış dünyanın sillesini,
Divâne kuşuna sor, gözlerinde bul beni..
 
Gel, gençlik çöllerinin serabında bul beni..
Sevdâ yangınlarının alazında bul beni..
Şu harabe dünyanın tozlanmış heybesini,
Yıkayan yağmura sor, buğusunda bul beni..
 
Gel, bu cevr-ü cefânın huzurunda bul beni..
Hayatın seyr-i sefâ hayâlinde bul beni..
Şu bin yüzlü dünyanın uçsuz gailesini,
Yüklenen zamana sor, vefâsında bul beni..
 
         Bir Asr'ın Asa'sı/Ahmet Sinan Arvas
 
 
 
 
UNUTULMAZ GELENEKLER
 
KIZ KINASI: Anadolu’da yaşatılan düğün âdetlerinden birisi de ''kız kınası'' âdetidir. Cumartesi akşamı düğün, kız kınasının yapılması ile devam eder. Üzerinde çeşitli renkte yanan mumlar olduğu hâlde, büyükçe bir tepsinin içine çerez, şeker, kına ve Antep fıstığı; geneline hediye olarak elbise, ayakkabı hazırlanıp, bir çocuğun başı üzerinde kızevine varılır. Kızevinde kadınlar, gelinkızın yanına giderler ve kına türküleri söyleyerek kızın kınasını yakarlar. Düğün alayı oğlan evine döner, davul zurna kızevinde kalır. Bir müddet sonra kızevi davul zurna eşliğinde "oğlan kınası"nı getirir. Kına, yine mumlarla süslenmiş, üzerinde çerez ve hediyeler olduğu hâlde, bir tepsi üzerindedir. Yanında sağdıç olduğu hâlde, oğlanın eline bu kına yakılır. [http://www.kirikkale.gov.tr/dugun-adetleri]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.