Sevgi ve saygı hiç bitmesin

A -
A +
İnsanoğlu için dünyada en önemli iş, birbirlerine karşı duydukları sevgi ve saygı kavramıdır. Böyle olmalıdır. Sevgi ve saygı kavramı olmadan birbirimize karşı en başta iletişim kuramayız. Kaldı ki birbirimize muhabbetler besleyelim… Sevgi ve saygı içimizde olmadığı sürece inanın karamsarlık, üzüntü, kasvet veya sinirlilik, öfke ve hatta nefret duygularının istilası sarar benliğimizi… Bu olumsuzluklar atmosferinde sıkışır kalırız.
Eğer bu açıdan değerlendirilirse inanın dünyada yaşayan bütün temel problemler sevgi ve saygı duygularının yüreklerde ve beyinlerde olmadığındandır. Her gün trafikte çıkan kavgalar, banka ve market kuyruklarında yaşanan tatsızlıklar, otobüs beklerken oluşan hengâmeler; konuyu biraz daha yükseklere taşırsak toplumlar ve milletler arasındaki anlaşmazlıkların temelinde birbirine karşı kaybedilmiş sevgi ve saygı kavramlarının olduğunu görürüz.
Peki, biz sevgi ve saygı kavramını tekrardan kazanabilir miyiz? “Evet” ve “hayır” cevabı, burada çok basit ve net kavramlar olacaktır. Aşamalı bir cevap vermek gerekirse “ümit edebiliriz” cevabını verebiliriz. Eğer bu iki kavramı ilk önce kendi özümüzde hissedebilirsek ve gelen bütün olumsuz bildirimlere rağmen sevgimizi ve saygımızı korumayı öğrenebilirsek bilelim ki gerçekten değişebilen bir şeyler olabilir. En basit örneği vermek gerekirse birini sana, “tarif et” deseler, iyi veya kötü kavramlarını kullanırsın değil mi? Bu kavramlar da sevgi ve saygı kavramları içerisinde doğmaktadır. Daha iyi bir dünya için gelecek nesillere bırakabileceğimiz daha huzurlu ve güzel bir mekân için öncelikle işe kendimizden başlamalı ve bu kavramları içimize sindirmeli, düstur edinmeli sonra da hayatımıza adapte etmeliyiz.
Hani "Dünyayı iyilik kurtaracak" diye bir söz vardır bilir misiniz? Evet, tam da bahsettiğimiz gibi bu iyilik kavramı da sevgi ve saygıdan geçmektedir. Önce kendi hayatımıza bunu ikame ettirebilirsek gelecek nesiller için ülkemiz ve dünyada neden daha huzurlu ve güzel bir ortam oluşmasın… Sevgiyle ve saygıyla...
         Mustafa Terzi
 
 
ŞİİR
 
              Barışalım
 
Göz pınarlarında inci tanelerini biriken,
Gönlü gibi yüzü de mahzun,
Kırık gönlüme sabah güneşi gibi doğan dost,
Bülbülün gülle barıştığı gibi barışalım...
 
Bir seher vakti seni hayallerden ayıran,
Hakikatin saadetine çağıran,
Ezan-ı Muhammedi'yi duymadın mı?
Ezanın süzgün gözlerle barıştığı gibi barışalım...
 
Aşk telini gönül sızısını aşan,
Nağmelerin hasretle barıştığı gibi barışalım.
Eski dost düşman olmaz tevhidi kabul eden,
Düşmanın Hak ile barıştığı gibi barışalım.
 
“Topluluk rahmettir ayrılık azap”
Buyuran Allah'ın sevgilisi,
O hassas gönlüne tesir etmedi mi?
O zalim çilenin çilekeşle barıştığı gibi barışalım.
Güvercinin göklerle barıştığı gibi barışalım...
 
Sümeyye Kaya-İstanbul/Radyo-Tv Programcısı
 
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
BAĞDAT KÖŞKÜ: Sultan Dördüncü Murad Han'ın emriyle Bağdat Zaferinin hatırası olarak 1639 yılında yaptırılan köşk. Topkapı Sarayında köşklerin bulunduğu dördüncü avludadır. Haliç’e bakmaktadır. Köşkün planı sekizgen şeklinde olup, Revan Köşkü'nün planına benzemektedir. Köşkün üstü kubbe ile örtülüdür. Bina, kesme taştan geniş ayaklar üzerine oturtulmuştur. Dış cephesi alt pencerelerin bitimine kadar renkli mermerlerle süslü, pencerelerin bitiminde saçaklara kadar olan kısım ise 17. yüzyıl çinileri ile tezyin edilmiştir. On yedinci asır, çinicilik, camcılık, billurculuk, sedefçilik, hattatlık ve nakkaşlık sanatının en ince, en güzel ve en üstün seviyesi Bağdat Köşkü'nde görülebilir. Köşkün süslemelerindeki âyet-i kerimeler, sarayın meşhur hattatlarından Tophaneli Mahmud Çelebi tarafından yazılmıştır. Köşkün içi âdeta bir çini müzesidir. Sanat şaheseri pencereleri ve sedef kakmalı dolapların güzelliği insanı hayrete düşürmektedir. Ayrıca pek mühim ve güzel bir kütüphanesi vardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.