İçerideki Türkiye, dışarıdaki Türkiye…

A -
A +
Dünyaya hükmeden ülkeler neyle güçlü? Silah, teknoloji ve ekonomi. Ülkeler burada ne kadar güçlüyse masada o kadar sözü geçiyor. Hatta ekonomi tek başına yetmiyor; silah ve teknoloji gücüne sahip değilse para da fayda etmiyor. Örnek; Suudi Arabistan gibi petrol zengini ülkeler. Peki, Türkiye özellikle son 10 yıldır neye yatırım yapıyor? Silah ve teknoloji. Bu sebepledir ki, aralıksız ekonomik saldırıya maruz kalıyor, lakin yılmıyor. İşte burada, içerideki maşalar devreye giriyor. *** 2012 MİT kumpasından bu yana, ekonomiye ağır darbe vuran tüm saldırılara tam saha destek olan CHP, HDP ve yoldaşları, yerli ve millî yatırımlar için hem parasını, hem kellesini ortaya koyanları tehdit etmekten de geri durmuyor. Nitekim, FETÖ’nün 17/25 Aralık yargı darbesi girişiminde ilk hangi iş adamları gözaltına alınmıştı, hatırlayın! Aynı isimler, bugün de CHP’nin hedefi. Peki kimin adına? Milletin mi, yoksa dışarıdan birilerinin mi? Onlar açık söylemezler ama size bir örnekle anlatayım. İçeride biz FETÖ ve PKK’nın ürettiği gündemlerle meşgul olurken, Türkiye dışarıda geliştirdiği silah teknolojisi ile gündemde. Yunan halkı, geliştirdiğimiz silahları, teçhizatları, yeni teknolojileri bizim toplumumuzdan daha iyi biliyor, çünkü korkularından her gün televizyonlarda enine boyuna bunları konuşuyorlar. İlk defa bir NATO ülkesine bile SİHA satan noktaya gelmiş olmamız “Türkler dünya savaş konseptini değiştirdi” şeklinde yorumlanmakta –ki, büyük yatırım yapılan yeni nesil savaş uçağı F-35’lerin artık çöp olduğu şeklinde değerlendirmeler var. Bunca övgüyü boşuna yapmıyorlar. Geçtiğimiz sene başında, Rusya destekli Esad’a karşı havadan hiçbir şey yapamayacağımızı düşünenler, İdlib’de fena yanılmıştı. Ardından Libya’da, Doğu Akdeniz’de gördüler neler yapabildiğimizi. Ve son olarak Azerbaycan’ın Karabağ zaferinde. Bu sebepledir ki, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, SİHA’larımızın mimarı Bayraktar kardeşlere madalya taktı. Rusya’nın, bizim SİHA’larımıza karşı teknoloji geliştirme çabalarını kendi medyalarından takip ediyoruz. *** Selçuk Bayraktar dünyada “Türkiye’nin Steve Jobs’ı” olarak övülüp, hakkında methiyeler dizilirken, kendi ülkesinde CHP’nin başını çektiği muhalif çevrelerce topluma nasıl sunuluyor? İşte bu sorunun cevabı, her şeyin özeti. Ve zannetmeyin ki, bugün bulduğunuz cevap çok yeni. İspatı, geçmişte ilk yerli uçağımızı geliştiren Vecihi Hürkuş’un, ilk uçak fabrikamızı kuran Nuri Demirağ’ın, ilk yerli ve millî silah fabrikamızı kuran Nuri Killigil’in başına gelenlerdir. Bugün de dünya yaptıklarımızı takdir ederken, biz elde ettiğimiz başarıya kendi toplumumuzu ikna etmeye uğraşıyoruz. Kendi evlatlarının kıymetini bilmeyen, hor gören ve dışarıya bağımlı hâle getiren zihniyete dün nasıl yenilmişsek, bugün de aynı akıbeti yaşamamak için mücadele veriyoruz. Ve maalesef; vatansever, yerli, millî kavramlarını kullananları olabildiğince aşağılayan kirli bir algı çalışmasıyla karşı karşıya kalıyoruz. *** Başa dönecek olursak… Dünya Türkiye’nin nereye gittiğini görüyor ve bunu konuşuyor. Biz ise bunların gururunu, sevincini yaşayacağımıza, hepsini kursağımızda bırakan yalanlar ve suni gündemlerle boğuşuyoruz. Mevzuyu Selçuk Bayraktar’ın, Polonya’ya sattığımız SİHA’lar için “Zor olan neydi?” diye sorusuna verdiği cevapla toparlayayım. Başka ülkenin vatandaşı olarak bu başarıyı yakalasa muhtemelen şöyle diyecekti; - Teknolojiyi geliştirmek zordu. - Para bulamadık. - Rakiplerimize yetişemedik vs. Oysa bunların hiçbirini söylemiyor Selçuk Bayraktar. O soruya verdiği cevap şu; “Milletimizin evlatlarının potansiyelini dünyaya ispatlamak değil, içimizden birilerine kabullendirmekti zor olan. Yaklaşık 20 yıldır yol arkadaşlarımızla birlikte hayatımızı adayıp ileri teknoloji geliştirmek de değildi. Kendi sınıfının en iyisi olduğunu dünyanın kabullendiği teknolojimize içimizden birilerini hep ‘acaba’ demesine, hep bir noksan bulma, hatta çamur atma gayretine maruz kalmaktı. Her dönüm noktasında akla hayale gelmeyecek entrikalar, hezeyanlar, hor görmeler ve iftiralarla boğuşmaktı. Çok şükür bu engeller aşıldı. Çok değil 5-10 sene içinde dünya ile yarışacak, lider olacak nice girişimler çıkacak ülkemizden. Birileri istemese de… Öğrenilmiş çaresizlik bitecek, bu kervan yürüyecek ve inşallah bu ülke öz güveni, azmi, iyi ahlakı ve inancıyla ülkesini seven, insanlık için çalışan gençlerin ellerinde birçok alanda dünya liderliğine yürüyecek.” *** Ne hazin değil mi? Tıpkı S-400 meselesinde olduğu gibi… Hava savunmamız için aldığımız bu sisteme karşı çıkan ABD’ye “Bize saldırmayacaksan niye rahatsız oluyorsun ki?” diye sorabiliyoruz da… İçeride S-400 aleyhine olmadık karalama kampanyaları düzenleyenlere ne diyeceğimizi şaşırıyoruz ya hani! Bu da öyle bir şey işte. Elini vicdanınıza koyup, şu sorunun da cevabını verin; Selçuk Bayraktar bu teknolojiyi ABD’de ya da bir başka Batı ülkesinde yapsa Türkiye’de yaşadığı eziyeti çeker miydi? Bu kadar tehdit altında olur muydu? Dünyayı allak bullak eden milyarlarca doları çöp eden teknoloji geliştiren kişi Türkiye’de bunca şeye niye katlanıyor, hiç bunu düşünüyor muyuz? Ya ülkemize bu gururu yaşatanlara olmadık iftiralarla saldıranlar için toplum olarak ne cevap veriyoruz?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.