Ankara kulislerinde yaklaşık bir aydır CHP’nin, AK Parti ile arka kapıdan pazarlık yaptığı fısıldanmakta…
İddia o ki, Özgür Özel’in CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturduğu şaibeli kurultay davasında mutlak butlan (yok hükmünde) kararı çıkmaması için AK Parti Genel Merkezi’nden bazı isimlerle temasa geçilmiş.
30 Haziran’daki duruşmada kararın çıkmayacağına dair kendisinden çok emin konuşmasının sebebi de bu imiş…
Eski milletvekili olması hasebiyle CHP kulislerini çok yakından bilen gazeteci arkadaşımız Barış Yarkadaş, önceki gün TGRT Haber’de katıldığımız Taksim Meydanı programında çarpıcı bilgiler aktardı.
Pazartesi günü milletvekilleriyle 4,5 saatlik kapalı grup toplantısı yapan Özel, aynı iddiasını 8 Eylül’de görülecek duruşma için de dile getirmiş, hatta “Mutlak butlan kararı çıkarsa bileklerimi keserim” demiş.
Bazı milletvekilleri nasıl bu kadar emin olduğunu sorunca da “Biz arka kapı diplomasisi yürütüyoruz. Süreci de bizzat ben yürütüyorum. Endişe etmeyin, Erdoğan’ın aldığı nefesten bile haberimiz var. Erdoğan’a yakın isimlerle bu kurultay davasını konuştuğumuzda bize hak veriyorlar ve Erdoğan’la konuşacaklarını söylüyorlar” diyerek, rahatlığının sebeb-i hikmetini anlatmış...
***
Yine Barış Yarkadaş’ın aktardığı bilgiye göre, İmamoğlu’na yakın bir milletvekili “Kurultay davasında aleyhimize bir karar çıkmaması karşılığında AK Parti’ye yeni Anayasa konusunda desteği masaya yatırmalıyız” gibi bir laf etmiş, bunun üzerine bazı vekiller de “Hani birlikte menemen bile yapmayacaktık” diye itirazda bulunmuş.
Yayında söylediğimi burada da tekrarlayayım, bunlar sadece CHP’nin konuştuğu, yaydığı, tek taraflı iddialar…
***
Peki, CHP yönetimi AK Parti yönetiminden bazı isimlerle temas kurmuş mudur?
Sevgili Fuat Uğur bu konuda bazı isimleri de açık yazarak, konuyu detaylı anlattı.
Belli ki parti içinden birileri, Özgür Özel’le ‘normalleşme’ sürecinden bu tarafa temas hâlinde…
Bu isimler, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha ılımlı ve ‘uzlaşılabilir’ buldukları Özel’in, kurultay davası sıkışmışlığından kurtulma karşılığı yeni Anayasa çalışmalarına olumlu bakacağını düşünüyor ve bu görüşlerini parti yönetiminde hâkim kılmaya çalışıyor olabilir.
Oysa ‘normalleşme’ sürecindeki tavrından çok uzaklara savrulan Özgür Özel’in, giderek dozajı artan tehdit ve şantajları, perde arkasında konuşulanları boşa düşürüyor.
Bu söylentiler doğru ise yargıya müdahaleyi en çok diline dolayan CHP’nin, iktidar kanadından yargıya müdahale istemesi zaten ironik bir durum…
***
Meselenin bir başka boyutu, yapıldığı söylenen arka kapı diplomasinin merkezinde, Özgür Özel’in çokça dillendirdiği Ekrem İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması değil, kurultay davasında kendi genel başkanlığını düşürecek bir kararın çıkmaması…
İmamoğlu konusunda parti tabanını bu kadar kışkırtan bir genel başkan, yarın Meclis’te AK Parti ile yeni anayasa yaptığında bunu konsolide ettiği kitleye neyle izah edecek?
Dediğim gibi, bunlar, çiğ yediği için karın ağrısından kıvranan, kendi iç siyasi çekişmelerinin hararetiyle fokurdayan CHP’nin konuştuğu uçuk kaçık senaryolar…
AK Parti cenahından henüz bu söylentilere yönelik bir açıklama yapılmadı veya kulislere bilgi sızdırılmadı.
Kendi kaynaklarımızı yokladığımızda vardığımız sonuç ise CHP’nin ve ortaya attıkları bu iddiaların kale bile alınmadığı yönünde.
***
Öncelikle şunu biliyoruz; Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasetini açık yürütür… Nitekim Özgür Özel ‘normalleşme’ istediğinde elini uzattı, açık biçimde CHP Genel Merkezi’ni bile ziyaret etti, bakanlarına CHP’yi istedikleri bilgilendirmeleri yapmaları yönünde talimat verdi.
Bunun karşılığında Özgür Özel ne yaptı?
Koltuğunu borçlu olduğu Ekrem İmamoğlu ne söylediyse onu.
Alttan birileri CHP ile görüşmüş, umut vermiş olabilir…
Lakin, AK Parti’nin Cumhur İttifakı ortakları ve özellikle Terörsüz Türkiye konusunda DEM’le alınan mesafeden sonra yeni Anayasa çalışmalarında CHP’ye ihtiyacı var mı?
Sadece AK Parti, MHP ve DEM’in milletvekili sayısı 376’yı buluyor zaten… En azından yeni anayasayı referanduma götürmek için yeterli oluyor.
İşte AK Parti’nin bu iddiaları dikkate almaması, biraz da bu tablodan kaynaklanıyor.
CHP ise son vagonu kaçırmamak için türlü türlü senaryolarla içine düştüğü çukurdan kurtulmaya çalışıyor.
***
Kim kiminle konuşmuş, neyi konuşmuş, burası mühim değil…
Önemli olan Cumhurbaşkanı’nın ne dediği…
O da dünkü grup konuşmasında şunları söyledi;
“Biz, AK Parti olarak, CHP ile 2002 Kasım ayından beri, geneliyle, yereliyle, halk oylamasıyla tam 18 defa sandıkta kozlarımızı paylaştık.
Şimdi bu partinin başında, şaibeyle anılan Kasım 2023 Kurultayının ardından getirilen bir şahıs var.
Oturduğu koltuğu bir türlü dolduramayan bu zat, her fırsatta kürsüye çıkıyor, affedersiniz 'meyhane ağzıyla' bağırıyor, çağırıyor, höykürüyor, tuhaf el-kol hareketleri yapıyor, sonra da dönüp arkasını gidiyor.
***
Biliyorsunuz yargı, Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık çetesine, gelmiş geçmiş en pervasız organize suç örgütüne yönelik bir soruşturma açtı.
İstanbul’dan başlayan bu hırsızlık, haraç, rüşvet düzeni, dalga dalga pek çok ile, ilçeye uzandı.
Yani 'ahtapotun' farklı il ve ilçelerdeki kolları birer birer deşifre olmaya başladı.
Gözaltılar olunca hemen 'siyasi operasyon' dediler; rüşvet görüntüleri ortaya çıkınca, yerlerine kös kös oturdular.
***
CHP yönetimi hırsıza, yolsuza, sahtekâra, sırf kendi partilerinden diye hoşgörülü davranabilir; fakat devletin hiçbir kurumu böyle yapmaz, yapamaz.
Çalınan her kuruşun, alınan her rüşvetin, çökülen her kamu malının hesabını hukuk önünde sormak, yargı ve emniyet birimlerinin asli vazifesidir.
Halkın parasını havuduyla götürdüyseniz, kusura bakmayın, yargıya 'tıpış tıpış' hesap vereceksiniz.
Biz de, Anayasa ve yasaların verdiği yetkiler çerçevesinde, gerekenin yapılması için üzerimize ne düşüyorsa, yerine getirmeyi kararlılıkla sürdüreceğiz.
***
Dünyada iktidarı şarlatanlara, hırsızlara, şaklabanlara teslim eden ülkelerin akıbetlerini görüyorsunuz.
Hepsi de, hem geçmişin birikimlerinden oldular, hem geleceklerini belirsizliğe sürüklediler, hem de çok ağır bedeller ödeyip acılar çektiler.
Açık konuşmak gerekirse bu, küresel bir projedir.
Türkiye’nin son 10-12 yılda başına gelenlerin gerisindeki amaç, hep buydu.
Hamdolsun milletimizle birlikte, gerektiğinde canımızı ortaya koyma pahasına mücadele ettik ve ülkemizin de aynı duruma düşürülmesine rıza göstermedik, bundan sonra da göstermeyeceğiz.
CHP üzerinden yürütülmeye çalışılan bu son meşum projeyi de sahiplerinin başına çalacağız.
***
Yargının hesap sorarken parti ayrımı yapmadığından da emin olabilirsiniz.
Milletin emanetini devraldığımız 1994’ten beri bu konuda daima tavizsiz bir duruş sergiledik.
Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz."
***
Şimdi, arka kapı diplomasisi ile düştüğü durumdan sıyrılmayı planlayan CHP’ye soralım;
Size cevap olarak bu kadarı yetmez mi?
Yücel Koç'un önceki yazıları...