Devlet ve üniversite

Düzenleyen:
Devlet ve üniversite

EĞİTİM Haberleri

Bugünkü misafir kalemimiz Prof. Dr. Hasan Tosun'un yazısı... Devlet ve Üniversite

Ülkemiz yeni bir döneme hazırlanıyor. Kamudaki işleyişin daha sağlıklı ve hızlı gerçekleşmesi, yatırımların daha etkili olması, alınacak kararlarda toplum menfaatinin ön planda tutulması gibi gerekçelerle anayasamızda değişikliklere gittik.
Önümüzdeki dönemde gerekli yasal altyapı oluşturulacak ve muhtemelen bazı yapısal değişiklikler hayata geçirilecektir. Bu değişiklikler arasında yükseköğretim sistemindeki yapısal değişimin gündeme alınması ve gereken değişikliklerin mutlak surette yapılması gerekiyor.
Bu yapısal dönüşümün nasıl olması gerektiği hususlarını bu sütunlarda tartışacağız. Yeni Türkiye modelinin hayata geçirilebilmesi ve 2023 hedeflerinin gerçekleştirebilmesi için yükseköğretim sisteminde bu yapısal değişimi yapmalıyız. Tartışmaya devlet ve üniversite ilişkisiyle başlayalım, gelişmiş dünyadaki uygulamalara değinelim ve mukayeseli analizlerle konuya ışık tutalım istiyorum.
Devletin en temel görevleri arasında toplumun refah seviyesinin artırılması, sosyal hayatın düzenlenmesi ile insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gereken şartların sağlaması gibi hususlar ön plana çıkmaktadır. Bu doğrultuda devlet, değişik sektörlere doğrudan ve dolaylı destek vermektedir. Bu sektörlerden biri de eğitimdir.
İnsan hayatında farklı kademelerde yer alan eğitim; savunma, adalet, sağlık gibi bazı temel sektörler ile mukayese edilirse, sonuçlarının doğrudan kontrol edilememesi, her kademenin özellikli değişik sorunlar ihtiva etmesi ve toplumun çok büyük bir kesimini ilgilendirmesi gibi nedenlerle farklı bir konuma sahiptir. Dolayısıyla eğitim sektöründe yapılacak uygulamalar ve gerçekleştirilecek yatırımlar, belli bir program dâhilinde, hedeflere uygun ve uzun vadeli olmak zorundadır.
Eğitim, yatırım gerektiren bir sektördür. Her sektörde olduğu gibi eğitim sektöründe de yapılan yatırımların, getirisi vardır ve geriye dönüş mutlak surette söz konusudur. Eğitim getirileri; kişisel ve toplumsal esasta değerlendirilir. Kişisel getiri; eğitim gören kişinin bu eğitiminden dolayı elde ettiği gelirin, eğitim amacı ile yaptığı harcamalara oranıdır. Toplumsal getiri ise, kişinin eğitiminden dolayı ortaya çıkan katma değerin, kişinin ve kamunun bu amaçla yaptığı harcamaların toplamına oranı olarak tanımlanır.
Kişisel ve toplumsal getirilerin, ülkelerin gelişmişlik seviyesi ile ilgili olduğu belirtilmelidir. Düşük gelir grubu ülkelerde eğitim sonucunda ortaya çıkan kişisel ve toplumsal getiriler, yüksek gelir grubu ülkelere göre çok daha yüksektir. Toplumdaki eğitim seviyesi yükseldikçe, toplumsal getirinin önemli ölçüde düştüğü belirtilmelidir. Bu nedenle, toplumsal faydanın artırılması yönünde ilgili kurumsal yapılar için yeni görev tanımları yapılmış ve özellikle üniversitelere yeni sorumluluk alanları getirilmiştir. Ancak ülkemizde toplumsal getiri seviyesi hâlâ yüksektir. Dolayısıyla devletin yükseköğretim sistemini direkt olarak desteklemesi doğrudur. Ancak bu desteğin; bugüne kadar olmadığı gibi adil, kalite tercihli ve bilimsel üretim teşvikli olması gerekmektedir.
Bugün gelişmiş ülkelerdeki çoğu üniversite; klasik eğitim-öğretim hizmetlerini yürüten kurumlar olmaktan ziyade, sanayi ile bütünleşmiş ve bilgi üreten "araştırma üniversiteleri" şekline dönüşmüş veya bu dönüşümünü tamamlamaya çalışan kurumlar hâlindedir. İlgili ülkelerde dönüşümün sağlanması ve hızlanması yönünde hükümetlerce destek verilmektedir. Kuzey Amerika Üniversitelerinde devlet desteklerinin, büyük oranda Araştırma-Geliştirme (AR-GE) projelerine dönük olduğu belirtilmelidir. Dönüşümün yaşandığı yıllarda "stratejik bir değişim" olarak değerlendirilen desteklerin, sonuçları itibariyle topluma nasıl yansıdığının da detaylı takip edildiği bilinmektedir.
Üniversitelerdeki dönüşümün ve buna bağlı gelişmelerin sağlanması, gelişmekte olan ülkeler için en temel ihtiyaçlardan biridir. Ancak yükseköğretim kurumlarının bir şirket gibi yönetilemeyeceğinin ve kurum içindeki bazı dengelerin mutlak surette korunması gerektiğinin bilinmesi gerektiği önemle belirtilmelidir.
Ülkemizde 176 üniversite ile 6 Vakıf Meslek Yüksek Okulumuz vardır. Devlet; bu kurumlarına karşı adil olmalı, kaynakları adaletli bir şekilde üretene ürettiği ölçüde tahsis etmeli, kaynakların etkili kullanılıp kullanılmadığını etkin bir şekilde denetlemeli ve yapacağı teşvikler ile araştırmacı, yenilikçi ve girişimci üniversite profilinin hayata yansımasına özen göstermelidir. Önümüzdeki yazımda dengeli kalkınmada üniversitenin rolüne değineceğim.
Seven, düşünen ve üreten insan için devam...
Düzenleyen:  - EĞİTİM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...