Nefes vermek

A -
A +
Türkiye uluslararası arenada marka olma yönündeki sıçrayışı bir türlü yapamıyor, aslında dışarı açılmaya çekinen markalar yurt dışı tecrübesine sahip firmalarımızla iş birliği yaparak bu sıçrayışı gerçekleştirebilirler. Aksi halde yabancı sermaye gelip önü açık bu firmaları alacaktır. Halbuki kendi markalarımız başarılarını dünyanın her yerinde sürdürebilirler. Bizim markalarımızın arkasındaki en büyük avantajı olan üretim gücü hiç de yadsınamaz. Peki nasıl bir dünya markası oluruz dersek; bir firmanın ürettiği bir ürününe isim vermesiyle değil elbet. O markanın neyi temsil ettiği, vizyonu, misyonu önem taşır. Milenyum sonrası başlayıp gelişen e-ticaret için uluslararası bir kuruluşun yöneticisi "Bu bizim için Nirvana'dır" demiş. Eğer markanız dijital dünyada yoksa ve tüketici sizi aradığında bulamıyorsa demode kalmışsınızdır. Bu da yeni nesili yani geleceğin potansiyelini kaybetmeniz demektir. Dijital iletişim her gün gelişmekte yeni teknolojiye adapte olmak çok önemli. Artık eğitimden sağlığa ulaşımdan ticarete hatta sosyalleşmeye kadar her şey o dijital ve saydam pencerede...
Mutsuzuz. :(
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından hazırlanan "2013 Daha İyi Yaşam Endeksi"nde Türkiye mutsuz. Araştırmada ülkelerin gelir düzeyi, sağlık, güvenlik ve barınma gibi alanlarda karşılaştırıldığı OECD endeksine göre en mutlu insanlar Avustralya'da. 36 ülke arasında Türkiye son sıralarda, birçok konuda karşılaştırılan ülkelerin içinde mutsuzluğu getiren bazı rakamlar; OECD ülkelerinde ortalama yıllık hane halkı geliri 23.047 USD iken bizde düşük, ortalama çalışma süresi 1776 saat, bizde 1877 saate ulaşıyor, 15-64 yaş arası nüfusun maaşlı bir işe sahiplik oranı %66 iken bizde %48, bizde çalışanların %46'sı çok uzun çalışırken OECD'de bu oran %9. Akciğere zarar veren ve havayı kirleten küçük partiküllerin metreküp başına 21 mikrogram bizde ise bu oran 31 mikrogram, ömür süresi ortalama 85 iken yine bizde bu süre 75 yıl, öğrenci değerlendirme programında ise bilim, matematik ve okuma testlerinde ortalama puan 497?iken yine bizde 455... Bizde hayatlarından memnun olan ortalama yüzdemiz 68 iken bu konuda OECD ortalaması %80... Velhasıl mutsuzuz. :(
Gelelim İstanbul'a... En fazla göç alan kentimiz. 1927-2009 arası ülke nüfusu 5 katına çıkarken, İstanbul'un nüfusu 16 katına çıkmış. OECD'ye göre nüfus büyüklüğü açısından mega kentler arasında 8. olan İstanbul'un demokratik, katılımcı, şeffaf ve çağdaş bir belediye yönetimine acil ihtiyacı vardır. Temel sorunları çözmede, projeler geliştirmede insanı merkeze alan ve kamu yararını önde tutan bir yönetim modeli kaçınılmazdır. 8.500 yıllık tarih ve 3 imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul; ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik ve sportif faaliyetleri içerisinde payını arttırmış bir cazibe merkezine dönüşürken, plansız ve denetimsiz yerleşimler oluşmuş, orman ve zirai alanları, su havzaları, ekolojik dengeyi tehlikeli boyuta getirmiştir. Bu da bizi bir kent-leşme kâbusuna aman götürmesin dikkat...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.