Herkese vergi numarası

A -
A +

Herkese vergi numarası verilmesi çalışmalarının tarihçesi, 7 yıl öncesine dayanmaktadır. İlginç bir tarihçesi vardır. Vergi Usul Kanununun 8. maddesine 4008 sayılı Kanunla eklenen bir fıkra ile, Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan her gerçek kişiye bir vergi numarası verilmesi gerekmektedir. Bu yasa hükmü, 7 yıl önce, 6 Temmuz 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu emredici yasa hükmünün kapsamı 2.6.1995'ten itibaren 4108 sayılı Kanunla genişletilmiş ve bütün tüzel kişilere de bir vergi numarası verilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Daha sonra, 2.4.1998 tarihinde, Vergi Kimlik Numarası Kullanımının Yaygınlaştırılması Hakkında 4358 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Bu Kanun da 4.4.1998 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Bu Kanunun amacı, vergiyi doğuran olayların ve mükelleflerin zamanında tespit edilmesi için vergiyi doğuran olayla ilgili işlemlerin yapılması sırasında gerçek ve tüzel kişilerden vergi kimlik numarasının aranılması, düzenlenecek belge ve tutulacak kayıtlarda veri kimlik numarasına yer verilmesi suretiyle vergi ziyanının önlenmesinin sağlanmasıdır. Ancak bu derece önemli düzenlemeler, bazı sınırlı konular dışında, Maliye Bakanlığınca yaşama geçirilmemiştir. Vergi kimlik numarası alınması zorunlluğu, sadece sermaye şirketi hissedarlığı ve yöneticiliği, gayrimenkul satımı ve ipotek verilmesi ile bina inşa ettirilmesi ile taşıt alım satımı işlemlerinde aranılmıştır. Maliye Bakanlığı, Vergi kimlik numarası alınması zorunluluğunu, bu sınırlı konular dışında 4358 sayılı Kanuna ilişkin 1 sıra no'lu Tebliğ ile, "ilgili kurumlarla gerekli alt yapı çalışması bitirilmesi"ne kadar ertelemişir. Bu alt yapı çalışması, bu tebliğden bu yana, 3 senedir tamamlanamamıştır. 1994 tarihli yasa 7 senedir, hayata geçirilmemiştir. Vergi kayıp ve kaçaklarının önlenmesinde çok önemli bir adım olan bu çalışma, nasıl ve ne kadar zor bir çalışma ise, bir Kanuna rağmen 7 senedir, bir başka Kanuna rağmen 38 aydır tamamlanamamıştır. Bir başka deyişle yürütme organı, Yasama Organının iradesini 7 senedir hayata geçirmemiş veya geçirememiş, yasama organı da bunun hesabını sormamıştır. İşin ilginç yanı, 4358 sayılı Kanunu Yasama Organına teklif eden, yürütme organıdır. Nihayet 14.4.2001 tarihinde sayın Kemal Derviş tarafından açıklanan "Türkiye'nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı"nın 67. maddesinde "vergi kimlik numaralarının kullanımının genişletileceği açıklanmıştır. Demek ki, krizden çıkılabilmesi için alınacak önlemlerden birisi de budur. Ve nihayet Uluslararası Para Fonuna (IMF) sunulan 3.5.2001 tarihli niyet mektubunun 34. maddesinde, vergi kimlik numaralarının yaygınlaştırılacağı ve 2002 yılı sonuna kadar yaklaşık 30 milyon kişiye vergi numarası verileceği taahhüt edilmiş ve 2001 Eylül ayından itibaren banka hesap sahipleri, bankacılık hizmetinden faydalananlarla finansal işlemlerin taraflarının bu numaraları kullanmalarının zorunlu kılınacağı ifade edilmiştir. Bu hususların hayata geçirilmesinin, sekizinci gözden geçirmenin tamamlanması için şart olduğu da mektupta vurgulanmıştır. Bir başka deyişle, vergi kimlik numarasının yaygınlaştırılması, dış borç ve taksitlerinin alımının devamı için şart olan konulardan birisi haline gelmiştir. Bakan Kemal Derviş açıklayınca ve IMF'ye taahhüt verilince, birden bire, yıllardır bitmeyen çalışmalar sonuçlanmış ve 1 Eylül 2001 tarihinden itibaren pek çok parasal işlemde vergi numarası kullanımı zorunlu hale getirilmiştir. Ülkemizde güzel bir şeyler yapılabilmesi için illa bir krize girilmesi mi gerekiyor, illa IMF'nin istemesi mi gerekiyor, diye insanın sorası gelmiyor mu? Bu tartışma bir yana, Maliye Bakanlığı 19 Haziran 2001 tarihli Resmi Gazete'de yayımladığı 2 numaralı Vergi Kimlik Numarası Genel Tebliği ile, IMF'ye verilen niyet mektubu doğrultusunda, 1 Eylül 2001 tarihinden itibaren pek çok finansal işlemde vergi numarası kullanılması zorunluluğunu getirmiştir. Bir başka anlatımla, 1 Eylülden itibaren, pek çok finansal işlemde, artık işleme taraf olanların vergi numaraları da yazılacaktır. İdare, eğer yapabilirse, bu numaralardan hareketle, kimin hangi sürelerde hangi işlemleri ne kadarlık yaptığını izleyebilecek ve buradan hareketle vergi denetimi yapabilecektir. Örneğin, sürekli bankasına yüksek miktarlarda para yatıran bir ticaret erbabının, bu paraları nasıl ve nereden elde ettiğini, hangi müşteri çek veya bonoları ile sağlandığını, kişilerin ne kadarlık döviz alıp sattığını, kimin ne kadarlık hazine bonosu yatırımı olduğunu görebilecektir. Bu bilgiler, hiç şüphesiz, kendi başlarına bir anlam ifade etmezler. Ancak bu bilgilerden hareketle yapılabilecek denetimler, pek çok vergi kaybını ortaya çıkartabilecektir. Bu genel tebliğ, bu açıdan değerlendirilirse, vergi mevzuatının hayata geçirilmesi ve kayıt dışı ekonominin kayıt içine çekilmesi açısından, çok önemli bir adım olduğu görülmektedir. Örneğin ticaret erbabının bankalara ibraz ettiği çek ve senetlerle elde ettiği hasılatı, faturalı satışlarına dayanıp dayanmadığı, artık rahatlıkla izlenebilecektir. Yine aynı şekilde, serbest meslek erbabının, kazançlarını makbuza bağlayıp bağlamadığı da bu yolla takip edilebilecektir. Ancak şimdi önemli olan bu, adımın önemine uygun bir idari yapılanmayla, elde edilen bilgileri süratle değerlendirebilmektir. 1 Eylülden itibaren hangi finansal işlemlerde vergi numarası kullanılacağını aktarmayı da köşemizin sınırları itibariyle haftaya bırakıyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.