Kriz ve vergi

A -
A +

Çeşitli gazetelerde de yayınlanan Maliye Bakanlığı verilerine göre, bu yılın ilk dört ayında tahsil edilen vergi miktarlarının tahakkuk eden vergi miktarlarına oranı, geçen yılın altında kaldı. Ocak-Nisan döneminde tahsil edilen verginin tahakkuk eden vergiye oranı %66,2 olarak gerçekleşti. Yani Maliye Bakanlığı tahakkuk eden her 100 lira alacağının ancak 66 lirasını tahsil edebildi. Oysa bu oran geçen yılın aynı döneminde %70,6 idi. Gelir alınan vergiler incelendiğinde, tahakkuk eden 4 katrilyon 726 trilyon lira gelir vergisinin ancak 3 katrilyon 159 trilyon lirası tahsil edilebildi. Kurumlar vergisinde ise durum daha da kötü. Tahakkuk eden 1 katrilyon 436 trilyon lira kurumlar vergisinin ancak 441 trilyon lirası tahsil edilebildi. Ekonomik kriz, kişilerin ve şirketlerin ödeme güçlerini yok etti. Karşılıksız çekler çoğaldı, protestolu senetlerin sayısı patladı. Böyle bir ortamda, şirketler çeklerini senetlerini ödeyemezken, yıllarca kendisine hizmet eden işçilerini kıdem tazminatlarını dahi veremeden işten çıkartırken, kamunun vergi alacağını tahsil etmesi son derece güçtür. Geçenlerde aktardığım, Gelirler Kontrolörleri Derneği tarafından düzenlenen ve "Ekonomik Kriz, Çözüm Önerileri ve Ekonomik İstikrar Programının Değerlendirilmesi" adlı panelde dinleyiciler arasında bulunan Liberal Demokrat Parti Başkanı Besim Tibuk, kamu gelirleri açısından durumu şu sözlerle ifade etti. "Bu sene kamu gelirlerinde tahsilat yok, ancak gelecek sene tahakkuk da olmayacak" dedi. Haklı gibi görünüyor. Bu sene tahakkukların yüksek olması, yılın ilk dört ayında verilen gelir ve kurumlar vergisi ile geçici vergi beyannamelerinin, geçen yıla ait, bir başka deyişle 22 Şubat krizi öncesi kazançları ifade etmesi dolayısıyladır. Pek çok şirket krize, stokları ile yakalanmış ve dolayısıyla Şubat sonrasında KDV beyannameleri, ödenecek değil, devreden vergi çıkartmıştır. 2001 yılına ait kurumlar vergsi beyannamelerinin büyük bölümü kur farkı zararları dolayısıyla, matrah içermeyecektir. Hatırlanacağı üzere bir süre önce Maliye Bakanlığı, birikmiş geçmiş borçları tasfiye amacı ile mükelleflere, yıllık %3 faizle ve 18 ay taksitle ödeme olanağı sağlamıştır. Bu büyük olanaktan, iktisadi durum ve içerisine düşülen sıkıntılar dolayısıyla pek çok mükellef yararlanamamış, yararlanmak isteyenler ise taksitlendirme için Mart ayında ödemeleri gereken taksit tutarlarını dahi ödeyememişlerdir. Şu anda ödenemeyen vergiler, aylık %10 gecikme zammı ile her geçen ay daha büyüyerek devretmektedir. Geçmişten gelen borçlarda yine aynı şekilde büyümekte ve giderek ödenemez hale gelmektedir. Bu borçların, mümkün olan en geniş kolaylıklar sağlanarak tahsilinin sağlanması zorunludur. Aksi halde Hazinenin, vergi gelirleri kadar tahsil edilememiş vergi alacağı olacaktır. Ancak bu alacakların mevzuatçı zihniyetle değil, geliri sağlama ve tahsil etme gibi yapıcı bir zihniyetle hareket edilmesi zorunludur. Bu gün vergi daireleri, mevzuat hazretleri gerekçesi ile, kapısına gelen parayı almamaya çalışan bir yapıya dönüşmüştür. Böyle bir ortamda, idarenin yapabileceği fazla bir şey yoktur. Kriz ortamının da etkisi ile kayıt dışılık artmış, belgeye bağlamadan ticaret oranında artış hızı yükselmiştir. Mükelleflerin içinde bulunduğu iktisadi sıkıntıları arttırmamak gibi iyiniyetli bir düşünce ile denetimin gevşetilmesi, merkezi denetim elemanlarının inceleme amaçlı turnelerinin ertelenmesi de, bu gidişata hız vermiştir. Reel sektörün yaşadığı kriz ortamında yapılması gereken, vergi yüklerini hafifletmek ve kayıt içine girmeyi teşvik etmektir. Örneğin, hayat standardı gibi gayri adil bir müessesenin uygulanması, iki-üç yıl ertelenebilir. Kişileri yazılı sözleşmeden kaçırtan, bankalara bile kredi sözleşmelerini yazılı şekilde yapmaktan uzaklaştıran yahut iş adamlarını yurt dışına giderek sözleşme imzalamaya zorlayan, bono yerine yasaya aykırı olarak vadeli çek kullanımını yaygınlaştıran damga vergisi oranları düşürülebilir. Taşıt alımındaki, taşıt bedelinin yaklaşık yüzde ellisine varan kamusal yükler azaltılarak, otomotiv sektörü canlandırılabilir. Buralardan kaynaklanan vergi kayıpları ise, vergi kaynaklarının genişletilmesi ve verginin tabana yayılması ile çok rahat kapatılabilir. Türkiye'nin borç sarmalından kurtulması, kamu kesiminin borçlanma gereğinin ortadan kaldırılmasının yanı sıra, kendi öz kaynakları, bir başka deyişle vergi ile finansmanın sağlanması ile mümkündür. Türkiye, önce bütçe ve harcama reformunu, sonra gerçek bir vergi reformunu süratle gerçekleştirmek zorundadır. Yoksa, Şeker Kanunu, Tuz Kanunu, Doğalgaz Kanunu ile bugün onu sat, yarın bunu sat politikası ile bu krizi tamamen aşmak mümkün değildir. Sadece bu krizde alınan borçların vadesi geldiğinde, neyi satarak ödeyeceğimiz sorusuna cevap vermek bile şimdiden güçtür.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.