Demokrasiyi gerçekten istiyor muyuz?

A -
A +

Akıl ve vicdan sahibi herkes bilmekte ve kabul etmektedir ki; Türkiye'nin kurtuluşu, "yapısal reformların gerçekleşmesinden", "Batı tipi demokrasinin tüm detayları ile uygulamaya konmasından", gerçek anlamda "fikir/ifade/vicdan ve teşebbüs hürriyetlerinin yerleşmesinden geçmektedir. Bugünkü sistemle, başarı ve kalkınma şansı yoktur. Bu açıdan, her Türk vatandaşının üzerine düşeni yapması; mevcut çıkar/israf/kayırma düzenine karşı çıkması; sırtını Devlete dayamaktan, üretmeden tüketmeyi arzu etmekten vazgeçmesi; şarttır. Politikacıları tenkit etmek, suçlamak, kolaydır. Peki ama: 1- Popülist politikayı isteyen, devamlı olarak talepte bulunan, kayırmayı ve torpili arzu edenler kimlerdir? 2- Niçin belirli seviyeye gelmiş, maddi problemi olmayan kişiler politikaya atılmaz, kalitenin ve seviyenin yükselmesi için gayret göstermezler? Meydanı başkalarına bırakırlar? 3- Dürüst, görevini yapan, kendisini vatanına adayan insanlara (bürokrat veya politikacı) sahip çıkan kaç kişi vardır? Niçin, bu insanlar devamlı olarak yalnız ve desteksiz bırakılmaktadır? Niçin, birtakım baskılar ve haksızlıklar yapılınca kimse sahip çıkmamakta, doğruların yanında yer almamakta, çıkarlarını düşünmektedir? Niçin, fedâkarlıklar, gayretler, sıkıntılar, hep başkalarının sırtına yüklenilmektedir? Kaç kişi, dürüst bir şekilde vicdan muhasebesi yapmakta, "acaba ülkeme karşı görevlerimi yapıyor muyum" diye düşünmektedir? Hizmet için, işini/ailesini/gelirini/sağlığını ortaya koymaktadır? Dürüst olarak vergi ödediğini kaç kişi iddia edebilir? Hangi hakla, kendi yüklerimizi başkasının sırtına yıkmayı düşünebiliriz? Niçin, dürüst insanlar için, bu tür görevlerin, koltukların, bir yük olduğunu, maddi ve manevi sıkıntılar getirdiğini idrak etmiyoruz? Bir matah lütfediyor havasına giriyoruz? 4- Her topluluk, lâyık olduğu yönetim ile idare edilir. Biz neye lâyık isek, onu buluruz. Netice itibariyle, politikaclar da, bu ülkenin insanlarıdır. Bu ülkenin standartlarına (hatası ile sevabı ile) sahiptirler. Halkın çoğunluğu dürüst, kaliteli, fedâkar, çıkarından önce vatanını düşünen hale gelirse, elbette politikacılar ve yöneticiler de aynı standarda ulaşır. Birşeyi isteyebilmek için, mutlaka birşeyler vermenin de gerektiğini gönülden kabul etmemiz şarttır. Almadan vermek, sadece Cenab-ı Hak'ka mahsustur. Bu açıdan demokrasiyi, kalkınmayı, huzuru arzu ediyor isek, mutlaka aktif olarak katkıda bulunmamız; bazı görevleri sırtlamamız gerekmektedir. Herşeyi Silahlı Kuvvetlerimize ve politikacılara havale etmekten vazgeçmemiz icap etmektedir. Özellikle, bir denge ve istikrar unsuru olarak, Silâhlı Kuvvetlerimizin yıpratılmaması şarttır. Şu anda görev yapan üst düzey Komutanları (İzmir'de birlikte çalışmış olmanın verdiği şansla) yakından tanıyan bir kişi olarak; gerek demokrasiye bağlılıkları, gerekse inanç yapıları itibariyle; en az bizler kadar samimi olduklarını biliyorum. Bu bakımdan birtakım başarısız politikacıların; baskıcı zihniyete sahip, halka ve demokrasiye saygı duymayan tiplerin; halkın karşısına hiçbir zaman çıkmak cesaretine sahip olamayıp da, ikballerini karanlık ortamlarda ve darbe teşviklerinde arayanların; Anadolu sermayesinin, KOBİ'lerin güçlenmesini arzu etmeyip de, kendi monopol düzenlerinin devamı için gayret gösterenlerin; dışa bağımlı tiplerin; bankaları ve milli serveti hortumlayanların; medya kartelini kullanarak ülkeye tek başlarına yön vermek isteyenlerin; Silâhlı Kuvvetlerimizden destek alması -kesinlikle- sözkonusu olamaz. (Elbette, bu arada, kendisini Ordumuzun sözcüsü gibi göstermek isteyenler çıkabilir. Ancak, Genelkurmay Başkanı ile 2. Başkanı dışındakilerin söylediklerinin tümü geçersizdir. Sadece kendilerinin fikirlerini ifadeden öteye anlamı yoktur.) Mevcut tablo içinde; kimlerin parti kuracağı, Silahlı Kuvvetleri hiç ilgilendirmemektedir. "İcazet" vb. lâflar anlamsızdır. Silâhlı Kuvvetlerin mensupları da, (vatanını çok seven herkes gibi) demokrasiyi, kalkınmayı ve huzuru arzu etmektedir. Çözüm, katılımcı yönetimden, konuşan Türkiye'den geçmektedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.