Çifte vatandaşlık...

A -
A +

Devamlı olarak dile getiriyor ve yazıyoruz ki; Türkiye'nin problemlerinin kaynağı, ekonomik olmaktan ziyade demokratiktir. Bunun son (ve hoş olmayan bir örneğini) bizzat yaşadık. İHLAS Holding Genel Müdürü; Mücahid ÖREN'i tanımasam, (bir kesim medyanın, pehlivan tefrikası haline getirdiği, ard niyetli) haberlere inanacağım. Ne yapmış, Mücahid ÖREN? Eşinin durumu sebebiyle sahip olduğu hakkı kullanmış. Çifte vatandaş olma imkânını değerlendirmiş. Aynı zamanda ABD vatandaşı da olmuş. Bunun, kime ne zararı vardır? Aksine büyük bir yarar sözkonusudur. Zira, biz yıllardır (ta, Rahmetli ÖZAL döneminden bu yana) çifte vatandaşlığı (mümkün değilse, yaşanılan ülkenin vatandaşlığına geçilmesini) tavsiye etmekteyiz. Biliyoruz ki, Türkiye'nin yurt dışındaki gücü, bu yolla çok ciddi biçimde artacaktır. Gerçek anlamda lobicilik imkânına kavuşulacaktır. Yaşanılan ülkenin vatandaşı olunca, tüm haklara, yetkilere, imkân ve avantajlara sahip olunacaktır. Özellikle, ciddi bir oy potansiyeli sağlanacaktır. Türkiye aleyhine yürütülen lobiciliklere engel olunabilecek; üç oy uğruna, Türkiye aleyhine yürütülen faaliyetlere, verilen demeçlere set çekilebilecektir. Eğer, bu uygulama belirli seviyeye gelmiş olsaydı; Almanya'da, İtalya'da, Fransa'da, ABD'de ve tüm ülkelerde; (üç beş Ermeni, Rum, Kürt oyu uğruna) aleyhimize, böylesine menfi davranışlar sergilenebilir miydi? Kararlar alınabilir, ambargolar uygulanabilir, anıtlar dikilebilir miydi? Bugün, İsrail'in, Yunanistan'ın, Kıbrıs Rum kesiminin, hatta İtalya'nın avantajları, nereden kaynaklanmakadır? Avrupa ülkelerinde ve ABD'de yerleşmiş ve o ülkenin vatandaşlık haklarını elde etmiş, mensuplarından... Bu sayede, ekonomik ve politik olarak, kararları lehlerine etkileme imkânı bulmakta; ya da rakiplerinin aleyhine kararlar aldırabilmektedirler. ABD veya Almanya'da vatandaşlık imkânı elde edilince, bunun Türkiye'ye ve kişiye bir zararı olmaz. Ne milli, ne de manevi hasletler kaybedilmez. Aksine, hem şahsı ve ailesi, hem de Türkiye için daha avantajlı duruma geçer. Politik ve ekonomik güç elde eder. Türkiye aleyhine çalışmalara engel olma şansı bulur. (Bu arada, çocuklarının ve kendisinin ikinci sınıf insan muamelesine muhatap olma durumu da sona erer.) 1983 yılından bu güne, (Hasbelkader) hep bu çalışmaların içinde oldum. Yurt dışında daha güçlü olabilmemiz için, elimden gelen gayreti sarfettim. (Hatta, 1985'lerde, Danimarka-Odense ve Almanya-Bremen seyahatlerimde konu ile özellikle ilgilendim. Çok sayıda vatandaşımızla ve kurumla görüştüm. Talepleri topladım. Günün başbakanı Sayın Çiller'e aktardım. Yapılan mevzuat değişiklikleri ile, konu büyük ölçüde halledildi. Başka ülkenin vatandaşlığına geçme işlemleri kolaylaştırıldı. Türkiye'deki hakları garanti altına alındı.) Nazımın geçtiği herkese (kendi yeğenim dahil olmak üzere) yaşadıkları ülkenin vatandaşlığına geçmesi için telkinlerde bulundum. Şimdi, bu açık tabloya rağmen, bir kesim medyanın, Mücahid Ören'i hedef yapmasının ne anlamı vardır? Niçin, Türkiye aleyhine davranışlar sergilenmektedir? (Aynı kıyım, Merve Kavakçı için de uygulanmıştı. Merve Hanım ABD vatandaşı olunca, Türkiye'nin ne kaybı olur? Aksine, yarar sağlar.) (Yine, Kemal Derviş, ABD vatandaşı olsaydı, ne değişirdi? Tansu Çiller veya bir başkası ABD veya AB vatandaşlık haklarına da sahip olsa; oralarda mülkü bulunsa; ne farkeder?)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.