Fakirlikten nasıl kurtuluruz?

A -
A +

Türkiye'de hastalıklar da bellidir, çareleri de. Yeter ki, samimi olalım. Çıkar hesaplarını, popülist politikaları, halk dalkavukluğunu, terkedelim. devleti sömürmekten; üretmeden tüketmekten; hayatımızı verimsiz olarak israf etmekten; her şeyi bedava talep etmekten; vazgeçelim. Çağ dışı uygulamaları, göz boyacılığını, bırakalım. 21. asrın gereklerini idrak edelim. Her geçen gün, daha da küçülen dünyada ve acımasız rekabet düzeni içinde, yerimizi alalım. Sömürge olmaktan kurtulalım. Nedir, sihirli formül? Teknoloji üreten ve satan bir ülke konumuna gelmek. Ar-Ge'ye birinci önceliği vermek. Araştırmak, keşfetmek, ucuza ve kaliteli olarak üretmek. Türkiye'nin çıkmazı buradadır. Bu yüzden; 50 yıl önce, kişi başına geliri Türkiye'nin 2,5 katı olan İsveç, farkı 16 katına çıkarmıştır. 1950 yıllarının Avrupa'nın en zengin ülkesi Türkiye, Portekiz ve Yunanistan'ın milli gelirinin dörtte birine düşmüştür. O dönemde, fert başına milli geliri 65 dolar olan Güney Kore, bizden 21 kat daha hızlı gelişmiştir. Rekabet gücümüz, 46 ülkenin en son sırasına düşmüştür. Türk lirası, tüm dünyadaki bağımsız para birimleri içinde, sondan ikinci sıraya inmiştir. Devamlı olarak kriz üzerine kriz yaşanmıştır. Biz, hep işin kolayına kaçtık. Bilim ithal etmedik, eskimiş teknolojileri aldık. Anahtar teslimi fabrika yaptırdık. Yüksek gümrük duvarlarının arkasına sığınıp, halkı sömürdük. İkame politikası uygulayıp, kalitesi ne olursa olsun, istediğimiz fiyata satış yaptık. Üniversiteler, bilim üretmedi. Lâf üretmeyi, baskı uygulamayı, ezberciliği, devlet ideolojilerinin avukatlığını tercih etti. Eğitim düzeyimizin seviyesi yükselmedi, vasıflı eleman yetiştirilmedi. Özel sektör, rekabeti değil, kolaycılığı, sırtını devlete dayamayı, popülist politikaları teşvik etmeyi, medya gücünü de kullanarak monopolcü olmayı, tercih etti. Halkımız, zaten ilgisiz ve tepkisiz. Devamlı bastırılmış, ürkütülmüş, uyutulmuş. Güç odaklarının oyuncağı haline getirilmiş. (Zaten, hafızası da çok zayıf.) Nerede, yeterli beyin gücü? Nerede, yüksek teknoloji? Nerede, vasıflı iş gücü? 1- Ar-Ge'ye ayrılan pay GSYİH'nin binde 4.9'udur. OECD ortalaması % 2.3'tür. Devletin Ar-Ge için desteği; ABD ve Japonya'nın on binde biri; Hollanda'nın on binde beşi; İspanya'nın da % 10'u kadardır. 2- Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, 1991'de kurulmuştur. Hindistan'da 1955, Avusturya'da 1967, İspanya'da 1977 yıllarında, kurulmuştur. Son 10 yılda, T.C. Hükümetlerinin desteği, toplam 90 milyon Euro'dur. Bu rakam, Avusturya'da (yıllık) 154 milyon; Hollanda'da (yıllık) 500 milyon; İspanya'da (yıllık) 240 milyon Euro'dur. 3- Türkiye'nin, yüksek teknoloji ürünü ithalatı, yıllık, 3 milyar 120 milyon Euro'dur. İhracatı ise 158 milyon Euro'dur. 4- Türk özel sektöründe, Ar-Ge bölümlerinde 3634 kişi çalışmaktadır. Bu rakam, İsveç'te 41.636; Japonya'da 573.713'tür. 5- Bizde, yıllık ulusal patent başvurusu sayısı 28.198'dir. Güney Kore ve Almanya'da, bu sayı 120 bindir. 6- Bin kişiye düşen internet sayısı; Türkiye'de 4, Finlandiya'da 120, ABD'de 115'tir. (OECD ortalaması 50) Tablo bellidir. Çözüm de açıktır. Yeter ki, Türkiye'yi yönetenler samimi olsun. Çağ dışı metotları terketsin. Statükocu zihniyeti değiştirsin. Şüphesiz, mevcut yaşlı kuşağın, buna adapte olması pek kolay değildir. İnşallah, genç kuşaklar yönetime gelince, biz de çağa adapte olma şansını kazanırız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.