Son ekonomik kriz, yıllardır çekilen sıkıntıları sıfıra indirmiştir. Halkın, Ankara yönetimine olan güvenini çok ciddi biçimde sarsmıştır. Bir türlü sağlanamayan politik istikrar daha da bozulmuş; neticede de ekonomik istikrar ve dış itibar darbe yemiştir. Aslında, Ankara Yönetimi, başlangıçta (gerçek anlamda) samimi, dürüst, şeffaf ve basiretli davransaydı, bu kadar tahribat ve tepki olmazdı. Şöyle ki; 1- Başlangıçta, halka, gerçekler, en açık biçimde anlatılabilirdi. Ne tür fedâkarlıkların istendiği; hangi yüklerin getirildiği; İMF, AB vb kuruluşlara hangi sözlerin verildiği; açıklanabilirdi. Artık Devletin tükendiği, üretmeden tüketme devrinin sona ermesi gerektiği, her hizmetin bir bedelinin olduğu, kapağı Devlete/KİT'lere ve BİT'lere atma imkânının kalmadığı, popülist politikaların nelere mal olduğu; açıklanabilirdi. Elbette, bunun için önce, Ankara örnek olmalıydı. Devlet Bankaları özelleştirilmeli, yağma sona erdirilmeliydi. Yapısal reformlar bitirilmeliydi. Ankara'nın israfı sona ermeli, kadro şişirmelerine gidilmemeliydi. 2- Aşırı merkeziyetçilik terkedilmeliydi. Ankara'da yapılan ihalelerin zararları ve tahribatları idrak edilmeli, yandaşlara Devlet kaynakları aktarılmamalıydı. Herşey açık ve şeffaf hale getirilmeli; çıkarcıların önü tıkanmalıydı. Geniş istişareler yapılmalı, "Ekonomik ve Sosyal Konsey" devamlı olarak çalıştırılmalıydı. 3- Koalisyonda tam bir uyum olmalıydı. Türk Telekom dahil herşeyin niçin özelleştirilmesi gerektiği (önce bazı bakanlar olmak üzere) ortaya konmalıydı. Ferdî davranışlar ve beyanlar önlenmeliydi. 4- Askeri harcamalarda da tasarruf sağlanmalı, profesyonel orduya gidilmeliydi. 5- Finans sektörü disipline edilmeli; kıt kaynakların sağladığı aşırı rantlar törpülenmeli; reel sektörün ihtiyaçlarına yeterli hale getirilmeliydi. Keyfî uygulamalara geçit vermemeliydi. Borsa şeffaf hale getirilmeli, spekülâsyon ve manipülasyonlara geçit verilmemeliydi. Kayıt dışı ekonomi, disiplin altına alınmalıydı. 6- Politik çekişmeler, fevri davranışlar sona ermeliydi. (Son ihtilâfın, borçlanma faizinin %60'lardan, %144'lere çıkarmasının getirdiği, muazzam yük nedir? Sorumlusu kimdir?) 7- Gelir dağılımı bu kadar boşlanmamalıydı. Halktan bu kadar uzak bir yönetim sergilenmemeliydi. Gerçek demokrasi için; Batı tipi lâiklik/fikir-ifade-vicdan ve teşebbüs hürriyetleri için gayret gösterilmeliydi... Halkın sahip olduğu değerlere saygı gösterilmeli; YÖK vb. kurumların pervasızca davranışları disipline edilmeliydi. Mevcut Hükümetin, "tek alternatif" olduğu tarzındaki, anti-demokratik yorumlara iltifat edilmemeli; muhalefetsiz iktidar hevesine kapılınmamalıydı. Elbette, zamanı geri çevirmek mümkün değildir. Önemli olan, bu faciadan ders alabilmek daha katılımcı; daha şeffaf; daha demokratik bir ortamı sağlamaktır. Çözüm, halkın ağırlıklı olarak yer aldığı bir "milli mutabakatın" teessüs ettirilmesinde yatmaktadır. Mevcut statükocu, baskıcı, demokratik olmayan yapı, ortadan kaldırılmalıdır. (Bazı güç odaklarına değil, halka dayanılmalıdır.) Bugünkü, "çağ dışı" merkeziyetçi sistemin eyerini, Batı tipi demokrasi almalıdır. Özellikle, "ödemeler dengesi" faktörü ön plâna geçirilmelidir. İhracat, turizm, kara ve deniz nakliyatı, yabancı sermaye, vb. döviz kazandırıcı konulara ağırlık verilmelidir. Ödemeler Dengesi sağlanmadıkça, ekonomik ve sosyal krizler bitmez. Ne iç, ne de dış politikada bağımsızlık kazanılamaz. İçte ve dışta itibar görülemez. Zira, borçlu olanın boynu büküktür, sesi kısıktır. Politik istikrar, gerçek demokrasi ve ödemeler dengesi, olmazsa olmaz kurtuluş reçeteleridir.