5 dakikalık dava!..

A -
A +

Bir ülkede adalet her şeydir. Bu nedenle adalet hızlı işlemeli, mağdurun acısını dindirmese de yüreğini soğutacak sonuca ulaşmalı diye düşünüyorum. Çünkü adalet herkese lazım...

 

Geçenlerde bir davada şahit olarak bulundum. Tüketici hakkı ihlaline ilişkin bir davaydı. Mahkeme salonuna alınmamız, iddia sahibinin devam eden şikâyetiyle ilgili belgeleri daha önceden dava dosyasına ekletmesi, binlerce lira ödediği bilirkişinin karşı taraf gibi bakarak değerlendirme yapmasına itirazını söylemesi, şahit olarak benim beyanımın dinlenmesi ve hâkimin duruşma sonucunu yazdırıp imzalatması, toplam 10 dakika.

 

Ardından mübaşir yeni bir davacı ve davalı çağırıyor, aynı süreç bir daha bir daha... Beklerken listeye bakayım dedim. Öğlene kadar, 10 Tüketici Mahkemesi'nden birinin hâkiminin görmesi gereken 15 kadar dava var. En iyi ihtimalle bir davaya 5-8 dakika kadar falan düşüyor. O davaların tamamının o birkaç dakikada görülebilmesi için hâkimin daha önceden onlarca sayfayı bulan dosyaları ve belgeleri okuyup incelemesi, tarafların iddia ve taleplerini süzgeçten geçirmesi, adaleti sağlayabilmek için kafasının net olması gerek. Maksimum 10 dakika ayrılan duruşmalardan kalan vakitte bunu nasıl yapacak bu hâkim? Muhtemelen evinde ya da davalar bittiğinde... İş yükleri o kadar fazla ki. İnsanın iki cümle ederken dahi vakitten çalıyor gibi hissetmemesi imkânsız. Bu nedenle iş dava aşamasına gelmeden birçok anlaşmazlığın çözülmesi gerekiyor. Özellikle kira ve tüketici davalarında 'ara bulucu' mekanizmasının güçlü işlemesi, iki taraf avukatının da "iş olsun" kabilinden değil de gerçekten ara bulmak için çalışması gerekiyor.

 

 

Ev sahibiysen haksızsın!

 

 

Mahkemede duruşma zamanını beklerken, etraftaki insanların birbiriyle sohbetleri yoğun. Birisi anlatıyordu. Kiracısı 9 aydır tek kuruş ödememiş. Üstelik şu gün ödeyeceğim, bu gün ödeyeceğim diye oyalamış da oyalamış. Ev sahibi, başına çok şey geldiği için dava açmak için de bu kadar zaman beklemiş. Gerçi çok da umudu yok. Çünkü ülkemizde kiracıysanız daima haklı, ev sahibiyseniz büyük ihtimalle haksızsınız. Açgözlüsünüz, kiracıya eziyet ediyorsunuz hatta. Böyle bakılıyor nedense.

 

Dava aşamasına gelmek için 2 ay ödemeyince bir ihtarname göndermeniz, yine ödememeye devam ettiğinde ikinci ihtarnameyi çekmeniz gerekiyor. O da her seferinde acele posta ya da normal olarak değişiyor ve 1.500-1.750 lira civarında (Derdini duyduğumuz o ev sahibi "Bir aylık kira alacağım kadar da mahkeme ve ihtarlara verdim" diyordu). Sonra ara bulucu, ardından tahliye ve icra talebiyle mahkeme... Ara bulucudan sonuç çıkmamış. 2 duruşmada da henüz sonuç alınamamış. Hatta kiracı "Başka evi de var kirada" diye savunma yapmış. Hâkim de "Başka evi olması, sana bedava oturma hakkı mı veriyor?" dememiş maalesef. Bakalım, nasıl sonuçlanacak bu dava. Takip edeceğim...

 

 

Vergiyi kiradan kessek?

 

 

Ev sahibi, kiracı demişken, üstelik beyan dönemi de yeni bitmişken, işlerin hızlanması adına bir önerim olacak. Kira geliri elde edildikten sonra beyan ediliyor sistemimize göre. Beyan sırasında eve yapılan bakım ve tamir harcamaları, faiz, amortisman, sigorta giderleri ve hatta sağlık sigortası ve benzeri masraflar dahi vergiden düşülebiliyor. Ardından 33 bin liranın üzerindeki gelir için beyanname veriliyor ve kira geliri vergisi yüzde 20'den başlıyor, yüzde 40'a kadar ulaşıyor. Tahsilat da 2 taksitle yapılıyor. Belirli düzenlemeler, vergi indirimleri gibi teknik konular üzerinde çalışılarak bu tahsilatın, kira bankaya yattığında yapılması mümkün olamaz mı? Gelir İdaresi Başkanlığı ve üst kurum olan, Mehmet Şimşek yönetimindeki Hazine ve Maliye Bakanlığı için hızlı tahsilat da olacaktır aslında.

 

 

 

 

 

Canan Eraslan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.