Bana elektrik vermeyin elektrik üretmeyi öğretin

Sesli Dinle
A -
A +

Pandemiyle başlayan, savaşla zirveye çıkan kıtlık korkusuyla yıllardır en fazla konuştuğumuz konu gıda... Bazı ürünler için "paramız olsa da alamayacağız" diye korkuyor, gelecekte en büyük savaşların gıda ve su için çıkacağına inanıyoruz. Çünkü tüm insanlık olarak, tarım alanlarımızı betonla kapattık, azalttık, kirlettik ve tehlike her geçen gün büyüyor. Bugün ekonomi sayfalarımızda gördüğünüz dikey tarım ve evlerde sebze yetiştiriciliğini içeren, suya ve toprağa en az ihtiyaç duyacak sistemlerden, başka ülkede toprak kiralamaya kadar çeşitli çıkış yolları arıyoruz gıda için...

 

Ülkemiz ise en verimli topraklara sahip olmasına, 4 mevsimin birden yaşanmasına, bazı yörelerde 2-3 ürün alınmasına rağmen gıda enflasyonuyla baş etmekte zorlanıyor zaman zaman. Çünkü nüfus artıyor, her yıl 50 milyon civarında turistin yanı sıra milyonlarca göçmen geliyor ve ülkemiz tarım ürünlerinde en önemli ihracatçılarından biri. Hâl böyle olunca, tarım üretiminin önemi de her geçen gün artıyor. Çiftçi üretecek, bol üretecek ki, hem bize, hem ihracata, hem de ülkemize gelene yetsin. Bol üretmesi için maliyetinin azalması gerekiyor. Bu dönemde ve hatta yazın bile üretimin bir bölümü örtü altında yapıldığı için, enerji çok önemli. Çünkü seralarda katı yakıt genellikle ısıtma için kullanılırken, elektrik aydınlatma ve sulamada rol oynuyor. Bu iki enerji türünün, o seranın maliyetleri içerisinde yüzde 20'yi aşan bir payı olduğunu düşündüğümüzde, enerjinin de yerinde üretiminin elzem olduğu çıkıyor karşımıza. Devlet çiftçiye dekar başına mazot için 75, gübre için 46 lira ödüyor. Bunu da ekim dönemiyle birlikte kayıtlı olan çiftçinin hesabına yatırıyor ama enerji gideri kocaman bir pay olarak çiftçinin karşısında duruyor hâlâ...

 

Dünyanın birçok ülkesinde çok çeşitli destekleme yöntemleri var ama ortak yöntem, planlı tarım. Bu yöntemde, devlet nerede ne kadar ihtiyaç olduğunu tespit ediyor, hangi iklimde, hangi toprakta ne üretilirse daha iyi verim alınır diye belirliyor ve ona göre destekleme yapıyor. Bizde de Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci yönetimindeki son dönemde planlı tarım için çok önemli adımlar atıldı. Artık herkes her yere istediğini ekip biçemeyecek, tarım alanları birleşecek... Geç kalınmış ama en önemli uygulama bu bana göre.

 

Çiftçinin belini büken enerji gideri için ise "olduğu yerde üretim" demek istiyorum. Çiftçinin katı yakıt ve elektrik gideri, bir dekarda üretilen ürünün maliyetinin yaklaşık yüzde 20’si olduğuna göre, bu giderlerdeki her bir dilim gerileme, fiyatlarda düşüşü de beraberinde getirecek. Seralarımız, üretim merkezlerimiz, güneşin yaz-kış eksik olmadığı bölgeler. Buralarda üretim yapan çiftçinin güneş enerjisi santrali kurması için yüzde 100 hibe verilerek çiftçinin elektriğini de üretmesi sağlanabilir. Çiftçi ısınmasına, aydınlatmasına, sulamasına bu elektriği kullanır, kalanını da sisteme entegre eder. Bu durumda domates, biber, patlıcanın maliyeti yüzde 20 düşmekle kalmaz, çiftçi elektrik de satarak gelir elde etmeye başlar.

 

 

 

 

 

Havada kahve

 

 

 

Dünyada petrolden sonra en çok ticareti yapılan ürün kahve... Yılda 8 milyon ton üretilip, ihracatından 20 milyar dolar gelir elde ediliyor ve toplam ticari değeri 100 milyar doları buluyor. Brezilya, Vietnam ve Kolombiya başta olmak üzere, tropik iklimin hâkim olduğu 70'e yakın ülkede yetişse de kokusu bütün dünyayı sarıyor. Kavrulma derecesi, çekme ve pişirilme şekline göre isimler alan kahve, en çok sevdiğimiz içeceklerden...

 

Bizde ise çok özel bir içecek. Bir fincan kahveye 40 yıllık hatır yüklemişiz. En köpüklüsünü misafire ikram etmiş, yeni kurulan yuvalar için ilk 'evet' sözünün ardından kutlama içeceği yapmışız onu. Bize gelişi ve cezvede ağır ağır pişirilerek kendine bağlamasının üzerinden 600 yıl geçse de henüz dünyada 'Türk tarzı' pişirme, istenen seviyeye ulaşmış değil. Fakat son yıllarda atılan adımlar çok ama çok değerli. Kahve makinesi üreticilerinden olan bir marka, New York'ta Nasdaq binasını 3 yıldır "Türk kahvesi" sloganlarıyla donatıyor. "Türk lokumu"ndan sonra dünyada en fazla bilinen tatlardan olan Türk kahvesinin, 2013 yılında UNESCO tarafından kültürel miras olarak kabul edilmesinde ve 5 Aralık tarihinin "Dünya Türk Kahvesi Günü" olarak kabulünde de önemli pay sahibi...

 

Türk kahvesi kültürünü yaymayı kendine hedef olarak seçen Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, bu yıl da Turkish Coffee Lady ile el ele vererek çeşitli etkinliklere imza atıyor. Elon Musk'ın annesi ile Tülin Şahin'e Türk kahvesi içirip, sosyal medyada paylaşma adımı önemli.

 

Bugün aynı zamanda kahvenin ilk kavrulup çekildiği Beta Han'da 'ahde vefa' etkinliği var. Bugün birçok marka burada ziyaretçilere kahve ikram edecek ama bu önemli çabaya Türk Hava Yolları da el verse, bilinirliğe giden yol daha hızlı aşılmaz mı? THY bir dönem yurt dışı uçuşlarda Türk fındığı ve Türk lokumu ikram etmişti. Şimdi de kahve ve lokum ikram edemez mi? Kahve ve kahve makinesi üreticilerimiz de bu çabaya 'el' veremez mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.