Cumhurbaşkanı değil, uluslararası lider seçimi

A -
A +
Prof. Dr. Hasan Fehim Üçışık
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Öğretim Üyesi
 
Osmanlı İmparatorluğu’nda ll. Abdülhamid Han’dan sonra güçlü lider olmayan bir parlamenter sistemle devlet 10 yılda paramparça olmuş, Millî Mücadelede meclis hükûmeti sistemi uygulanmış, sonra tek partili şeflik sistemine geçilmiş, 1950’deki çok partili, gizli oylu seçimle iktidar değişmiş, 10 yıl sonra 27 Mayıs Darbesi yapılmış, devlet başkanlığına uzun süre, milletvekili ve senato seçimlerine katılmamış emekli oramiral ve orgeneraller getirilmiştir.
 
Bu dönemde ve daha sonraki sivil cumhurbaşkanları döneminde Millî Güvenlik Kurulu, millî güvenlik dışındaki konularda da söz sahibi olmuş, her hafta çarşamba günü genelkurmay başkanı-cumhurbaşkanı görüşmesi, perşembe günü ise cumhurbaşkanı-başbakan görüşmesi yapılmış, ülke uzun süre, zayıf koalisyon hükûmetleri ve azınlık hükûmetleriyle yönetilme durumunda kalmıştır.2007 yılında yapılan değişiklikle cumhurbaşkanını halkın seçtiği yarıbaşkanlık sistemine geçilmiş, ardından, 2017 yılında “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi”yle, ülke, Meclis’in yasama ve denetleme, cumhurbaşkanının yürütme ile yetkili ve görevli olduğu istikrarlı bir yönetim yapısına kavuşmuş, vesayet düzeni tamamen sona ermiştir.
 

TÜRKİYE, BÖLGESİNDE SÖZ SAHİBİ OLDU

 
“Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi” döneminde Türkiye, uluslararası alanda bölgesinde söz sahibi olmuş, savunma sanayiinde dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almış, Katar’da, Libya’da, Azerbaycan’da meşru hükûmetleri desteklemiş, Dağlık Karabağ’ın 30 yıllık işgalden kurtulmasına çok önemli katkılarda bulunmuş, Suriye ve Irak sınırlarımızdaki terör örgütlerine karşı gerekli askerî operasyonları yapmış, “Astana Süreci”ne katılmış, Türk Cumhuriyetleri ile ikili ve çok taraflı iş birliklerini geliştirmiş, Şanghay Teşkilatı’na davet edilmiş, Afrika’daki çok sayıda ülkeyle ve Orta ve Güney Amerika’daki bazı ülkelerle çeşitli alanlarda iş birliği yapmış, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nda değişim ve uluslararası adil düzen konularında öncülük etmiştir...
 
Rusya ile Ukrayna arasındaki anlaşmazlık ve çatışmalarda ilkeli tutumuyla, tarafları görüştürebilen, esir değişimini sağlayan, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile birlikte tahıl problemini çözen tek ülke Türkiye ve tek lider Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.
 
Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasında çok önemli konularda ara buluculuk yapması, Birleşmiş Milletler Teşkilatı yetkilileri, Batılı ve Avrupa Birliği üyesi çeşitli devletler tarafından takdir ve teşekkürle karşılanmıştır.
 
Uluslararası sahadaki bu gelişmeler karşısında, daha önce Türkiye’de muhalefeti destekleyerek iktidarı değiştirmeye çalışacaklarını açıkça ilan eden, elçileri vasıtasıyla ortak görüş belirten Batılı lider ve ülkeler tutum değişikliğine gitmişlerdir.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’nın 2023 seçimindeki adayı olduğu uzun süre önce açıklandığı hâlde, genel başkanının, dostlarımızla birlikte iktidar olacağız dediği ana muhalefet partisinin, son seçimde %7 oy alan bir genel başkan ve 1-2 milletvekili olan partilerle kurduğu masada aday belirlenmemiş veya belirlenememiş, adayın yıpratılmaması gerekçesiyle açıklanmadığı ifade edilmiştir.
 

“YIPRANACAK BİR ADAY”

 
Belirlenmiş veya derhâl belirlenebilecek bir aday olduğu, fakat seçimden birkaç ay önce açıklanması hâlinde yıpranacağı ifade edilen bir adayın, seçim döneminde açıklanıp bir miktar yıprandıktan sonra seçimi kazanacağı ve böyle bir kişinin daha fazla yıpranmadan 5 yıl Cumhurbaşkanlığı yapacağının kabulü anlamındaki bu beyan fevkalade ilginçtir ve cumhurbaşkanı seçimlerinde bir ilktir!
 
Masanın güçlendirilmiş parlamenter sistem ortak hedefiyle kurulduğu, iktidar olunduğu ve yeterli milletvekili sayısına ulaşıldığı takdirde anayasa değişikliği yapılarak Cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltılacağı ilan edilmiştir.
 
Masanın anayasa değişikliği milletin muhtar, belediye başkanı ve büyükşehir belediye başkanı seçmeye devam etmesi, ancak, cumhurbaşkanı seçmekten vazgeçip bu yetkiyi Meclis’e bırakmayı kabul etmesi manasına gelmektedir.
 
Masanın bu değişiklik önerisi, milletin ülke yönetimi için sadece milletvekilleri seçebileceği, yürütme erkini ancak milletvekillerinin belirleyebileceği gibi bir varsayıma dayanmaktadır ki seçmenlerin böyle bir değişikliği kabul etmesi bizce kesinlikle beklenemez.
 
Geçmişte Meclis’in cumhurbaşkanı seçmesi hemen her defa tartışmalara yol açmış, çok defa seçmen kitlelerinin yeterince tanımadığı ve siyasi tecrübesi olmayan kişilerin seçilmesi ile sonuçlanmış, siyasetçilerin seçilmesi hâlinde belirli kesimlerin protestoları, yetkisiz olduğu şeklindeki iddiaları ülke gündemini işgal etmiştir.
 
Masa, bu seçimle sistem değişikliği için bir geçiş dönemi başlatmak istemektedir. Esasen masa, tek başına iktidar olamayacak partilerin bir araya gelerek iktidarın bir parçası olabilmek isteğiyle kurulmuştur. Böyle bir yapı ve de destekçilerinin ortak bir cumhurbaşkanı adayı belirleyebilmeleri dahi fevkalade zordur.
 

ALELADE BİR SEÇİM DEĞİL

Masadakiler, enteresan bir şekilde, hem kazanabilecek ve hem de masanın çizdiği kayıtlamalar çerçevesinde görev yapacak ve bu konuda taahhütname imzalayacak bir aday çıkaracaklarını belirtmişlerdir. Oysa, dünyanın genel siyasi görünümü ve Türkiye’nin fevkalade önemli rolü, cumhurbaşkanı seçimini, bir ülkenin alelade seçimi olmaktan çıkarıp dünya siyasetinde etkili bir lider seçimine dönüştürmüştür. Bu durumda, masanın, dağılmazsa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına, Türkiye’nin uluslararası önemine ve konumuna uygun, fevkalade nitelikli bir aday bulup çıkarması gerekir.
 
Bizce, Batılılar da Erdoğan’ın yerini alabilecek bir aday bulunmadığı kanaatine varmış görünmektedirler.
 
Bize göre, masa, ancak bir başka partinin listesinden milletvekili olabilmiş ya da ittifak sayesinde 1-2 milletvekilliği elde etmiş, önemli konularda görüş birliği olmayan genel başkanlarla birlikte politika belirleyecekleri, ülkemiz, bölgemiz, iş birliği yaptığımız milletler ve hatta Batılılar için uygun bir ortak aday çıkaramayacak, masadaki partilerin aday olacak genel başkanları veya gösterecekleri adaylar da seçmen nazarında, uzun süre sık sık toplanıp geçiş dönemi çalışmaları yaptıkları partilerden dahi destek alamamış konumda olacaklarıdır.
 
Masa ve destekçileri, bütün güçleriyle destekleyecekleri bir aday bulamayınca ya ortak aday çıkarmayacak ya da bir kısmının istemediği, fakat ortak aday çıkarmış olmak için kabullenmek durumunda kaldığı bir adayla seçmenlerin karşısına çıkacaklardır.
 
Biz, 2023 cumhurbaşkanı seçiminin hem ülkemiz ve hem de uluslararası siyaset yönünden fevkalade önemli olduğunu, seçmenlerin ya uluslararası konumumuzu sürdürecek ve daha ileriye götürecek, böylece bölgemizde ve çeşitli kıtalarda Türkiye’nin uluslararası adil düzen isteğini paylaşan ve destekleyen ülkelerin lider olarak kabul edecekleri bir cumhurbaşkanı ya da eskiden çok sayıda örneğini gördüğümüz üzere, uluslararası herhangi bir etkinliği olmayan, sıradan bir  cumhurbaşkanı seçmek üzere oy kullanacaklarını düşünmekteyiz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.