TÜRKİYE’DE BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIĞIN PROBLEMLERİ Et ve süt fiyatları niçin yükseliyor?

Sesli Dinle
A -
A +

Prof. Dr. İbrahim Aydın
Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi
iaydin@balikesir.edu.tr

 

 

 

Büyükbaş hayvancılığın geleceği için en büyük tehlike, sağmal süt hayvanlarının kesime verilmesidir. Bazı iddialara göre, Ocak 2022’den bu yana 1 buçuk milyona yakın anaç hayvan kesilmiştir. Anaç hayvanların kesilmesi, hem süt verimini düşürmekte, hem de kırmızı et üretimi için tehlike çanlarının çalınması anlamına gelmektedir.

 

 

 

Tarım ve hayvancılık, insanoğlunun yapmış olduğu kadim ekonomik faaliyetlerdir. Geçmişte olduğu gibi, günümüzde de bütün nüfusu ve bütün ekonomik faaliyet kollarını etkileyen en temel sektörlerdir. Tarımı ve hayvancılığı birbirinden ayırmak mümkün değildir. Coğrafi şartlara göre ziraat ve hayvancılık, bazen biri ana, diğeri de destekleyici sektördür.

 

Hayvancılık deri, dokuma, et ve süt ürünleri gibi pek çok sektöre ham madde sağlar. Tarımda üretimi arttırmak için, kimyasal gübrenin fahiş fiyatlara ulaştığı günümüzde, hayvan gübresi ziraat için önemli bir üretim girdisidir. Hayvan gübresi, biyokütle enerjisi üretimi için de, temel bir ham maddedir. Hayvancılık, istihdam sağlama dışında, hayvansal ürünlerde dışa bağımlılığın azaltılması yönüyle de oldukça önemlidir.

 

İnsanlar, dengeli ve kaliteli beslenmek için bitkisel ürünlerin yanında, et, süt, yumurta, bal vs. gibi hayvansal mamulleri de mutlaka tüketmelidir. Kırmızı etin önemli bir kısmı büyükbaş hayvanlardan elde edilir. Kırmızı et için dengeli beslenmenin sigortası, yetersiz beslenmenin de tek çaresi denilebilir. Yılda kişi başına tüketilen kırmızı etin miktarı, dünyada gelişmişliğin ve alım gücü seviyesinin bir kriteri olarak kabul edilmektedir. İnsanoğlunun, doğduğu andan itibaren en temel besin maddesi ise yine hayvansal olan süttür. Süt; peynir, yoğurt, dondurma ve diğer tatlılar için de temel ham maddedir.

 

Türkiye nüfusunun 1927 yılından bugüne, tam beş kat artmıştır. Beslemek zorunda olduğu 6-7 milyon mülteci ile her yıl ülkemize yaklaşık 40-45 milyon turist gelmektedir. Alım gücüne bağlı olarak, kişi başına tüketilen kırmızı et miktarının artması büyükbaş hayvancılığın önemini katlamaktadır. Et ürünlerini işleyen sanayinin gelişmesi, lokanta ve otel gibi hizmet sektörünün yaygınlaşması, yaz döneminde piknik sezonun açılması vs. gibi etkenler, et tüketimini arttırmaktadır.

 

 

 

HAYVANCILIK YAPISAL DÖNÜŞÜM GEÇİRİYOR

 

 

 

Ülkemizde hayvancılık çok büyük yapısal dönüşüm geçirerek, küçük aile işletmeciliğinden, büyük sermaye ve teknoloji gerektiren, modern çiftlik işletmeciliğine dönmektedir. Artık, maliyetlerin ve verimliliğin az olduğu, açık mera hayvancığı önemli oranda azalmıştır. Mesela, bundan 30 yıl önce, 150 hanelik köyümde (Balıkesir, Karesi, Armutalan Mahallesi), hayvancılıkla uğraşmayanlar, sadece köyün memurları olan imam ve öğretmenler iken, günümüzde 70 haneye düşen köyümde hayvancılık yapan aile sayısı sadece 10 civarındadır. Bu 10 aile, daha büyük ve modern çiftlik şeklindeki işletmelerde, profesyonel yöntemlere, geçmişteki 150 hanenin toplamından çok daha fazla et ve süt verimi almaktadırlar. Ancak, sektördeki tekelleşme, perakende sektöründeki büyük marketler-bakkallar ilişkisine dönmektedir. Mevcut bu pozisyon, siyasi iktidarlar için her zaman bir zayıf yön olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü hayvansal mamullerdeki afaki artışlar, hayvansal gıda ile ilgili bütün sektörleri, dolayısıyla ülkenin her ferdini etkilemektedir.

 

Hayvancılığın, oldukça zor bir ekonomik faaliyet olmasının yanında, yaşanan yapısal dönüşümle, yüksek sermaye gerektiren bir sektör hâline gelmesi, kırsal alandan kentsel alana göç, yeni neslin tarım gibi hayvancılığa da ilgi duymaması, sektörün el değiştirmesine sebep olmaktadır. Kırsal alanda ikamet eden değil de, devletin sağladığı teşvikleri de takip eden, iş insanı, tüccar, müteahhit, hatta tıp doktoru gibi girişimciler sektöre girmektedirler.

 

 

 

TÜRKİYE’DE BÜYÜKBAŞ HAYVAN VARLIĞI

 

 

 

Türkiye, hayvan varlığı açısından, bazı dönemlerde radikal değişimler yaşamıştır. Mesela, 1980 yılında 16 milyon olan sığır sayısı, yaşanan ekonomik krizler, artan maliyetler, kaldırılan destekler sonucu, 2003 yılında 9,8 milyona düşmüştür. 2000 yılı başlarında ülkemizde yaşanan ekonomik krizde, IMF ve Dünya Bankası, tarım ve hayvancılığa yapılan desteklerin asgari seviyeye çekilmesi, Tarım Satış Kooperatiflerinin tasfiyesi, Ziraat Bankası’nın tarımdan koparılması gibi şartları, kredi verme şartı olarak dayatmışladır.

 

TÜSİAD, 2005 ve 2008 yıllarında yayımladığı raporlarda, tarımsal desteklerin 7 kat azaltılmasını yeterli görmemiştir. Aynı raporlarda TÜSİAD, tarımda ithalatın artmasından endişe duyulmaması gerektiğini, hayvancılıkta da, Türkiye’nin Avrupa’da hiç şansının olmadığı ifade edilmiştir. Yapılan önerilerin uygulanması durumunda, Türkiye’nin et ve sütte ithalat cenneti olacağı, yerli üretime gerek kalmayacağı, hayvansal ürünlere yönelik tüm korumaların kaldırılması, ithalatın tamamen serbest bırakılması tavsiye edilmiştir.

 

2002 yılında yönetime gelen iktidar, yerli üretimin arttırılması için tarım ve hayvancılıkla alakalı birçok kalemde teşvikler uygulamıştır. Karkas et ve sütten, buzağı, araç-gereç ve ekipman, yem bitkileri üretimi, suni tohumlama ve soy ıslahı, çiftlik inşa, mazot, gübre vs. gibi, birçok kalemde yapılan destekler netice vermiş; hem hayvan varlıklarımız, hem de hayvan başına et ve süt verimliliğimiz artmıştır.

 

Türkiye, 2022 Haziran ayı verilerine göre 17,9 milyon büyükbaş hayvan varlığı ile dünyada 22., AB ülkeleri arasında ise, ilk sırada yer almaktadır. AB’nin toplam büyükbaş hayvan varlığı 76,6 milyondur. AB ülkeleri arasında Fransa 17,3 milyon, Almanya 11 milyon, İrlanda 6,6 milyon, İspanya 6,57 milyon büyükbaş hayvana sahiptir.

 

 

 

BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIKTA SON YILLARDA YAŞANAN SIKINTILAR

 

 

 

Son yıllarda yaşanan Covid-19 salgını sebebiyle lokantaların ve tatil tesislerinin kapalı olması ve sokağa çıkma yasağına bağlı olarak sosyal programların ertelenmesi, piknik alanlarının kapanması gibi sebeplerle, et talep miktarı azalmıştır. Bu da, et fiyatlarını baskılamıştır. Balık sezonunun açılması ve bol geçmesi de kırmızı et piyasasındaki talebin daralmasına katkı yapmıştır. Günümüzde mezbahalarda inek eti kesim fiyatları 80-90 TL, dana eti kesim fiyatları ise 100-110 TL arasında değişmektedir. Çiğ süt fiyatları ise, destekleme hariç 9,6 TL olmuştur.

 

Hayvan besicileri et ve süt fiyatlarının maliyetlerin altında kaldığını ve zarar ettiklerini ifade etmektedirler. Besiciler, sektörden para kazanmaları için dana eti kesim fiyatlarının en az 120 TL, çiğ süt fiyatlarının da 11 TL olması gerektiğini ifade etmektedirler. Büyükbaş hayvancılıkta temel kriter olarak, 1 litre süt parası ile 1,5 kg yem alınabilmesi öngörülmektedir.  Elli kilo gramlık et ve süt yemi çuvalının fiyatları bugün 280-350 TL arasında değişmektedir. Ayrıca Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), destek amaçlı olarak, piyasada 7,5 TL olan arpayı besicilere 5,5 TL’den satmaktadır. Üretici destekleme miktarları da 2023 yılı için, mazot için %203-395, gübre için ise %130-163 arasında değişen oranlarda arttırıldı.

 

Besiciler, elektrik, ilaç, işçilik ve özellikle yem fiyatlarının afaki artışlarından şikâyetçidir. Yem fiyatları, geçmişte ayda bir zamlanırken, günümüzde ise neredeyse her gün zamlanmaktadır. Yeni neslin hayvancılık faaliyetlerine uzak durması, mevcut hayvancılık faaliyetlerini sürdürenlerin yaşlanmaları, emekli olmaları gibi gerekçelerle para kazanamama, hatta zarar etme durumu sebebiyle bir kısım hayvan besicileri, damızlık süt hayvanlarını kesime verip, sektörden çekilmektedir.

 

Ülkemizdeki sığır sayısı 2022 Haziran ayı sonu itibarıyla, bir önceki yılın Aralık ayına göre %0,9 azalarak, 18 milyondan 17,69 milyona gerilemiştir. Süt hayvancığında da, 2022 Ocak ayı verilerine göre inek sütü %5,7, inek peyniri %11,5, yoğurt üretimi %9,7 ve içme sütü üretimi %8,4 oranında azalmıştır.

 

 

 

KİŞİ BAŞI KIRMIZI ET TÜKETİMİMİZ ARTTI

 

 

 

Besiciler, ürünlerinin değerini bulamamasından şikâyet ederken, market ve kasaplardaki et ve süt ürünleri fiyatları el yakıyor. Yaşanan Covid-19 salgını ve global ekonomik krizle alım gücü düşen vatandaş, et ve süt ürünlerine ulaşmakta zorlanmaktadır. Hâlbuki, tüm toplumlarda et tüketim miktarı, her dönemde zenginliğin, refah seviyesinin bir kriteri olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de, yılda kişi başına kırmızı et tüketimi, 2002 yılında 8 kilogram iken, 2021 yılında bu rakam 25,3 kilograma çıkmıştır. (Dünya ortalaması ise, 14,5 kilogramdır. Yılda kişi başına düşen kırmızı et miktarı Japonya’da 45,9, İngiltere’de 84,2, Almanya’da 88,1, İtalya’da 90,7 ve ABD’de 120,2 kilogramdır.)

 

Büyükbaş hayvancılığın geleceği için en büyük tehlike, sağmal süt hayvanlarının kesime verilmesidir. Bazı iddialara göre, Ocak 2022’den bu yana 1-1,5 milyon anaç hayvan kesilmiştir. Anaç hayvanların kesilmesi, hem süt verimini düşürmekte, hem doğum yapacak hayvanların azalması sonucu, hayvan sayılarının azalması sebebiyle et hayvancılığı için tehlike çanlarının çalınması anlamına gelmektedir.

 

Bu arada, çiftliklerdeki çoban açığı Afgan mülteciler tarafından kapatılmakta ve hayvancılık sektörü için çok önemli bir işlev görmektedirler.    

 

 

 

ÜRETİCİ VE TÜKETİCİLERİN ŞİKÂYETLERİNİN GİDERİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

 

 

 

Öncelikle ve özellikle, yem bitkileri üretiminin teşviki ve üretim maliyetlerinin düşmesi için, mazot ve gübre desteklemelerinin arttırılarak devam etmesi gerekmektedir. Hatta, zaruri olursa devlet eliyle kurulacak gübre fabrikaları ve biyokütle enerji tesisleri ile, hem çiftçiler için gerekli elektrik üretilmiş, hem de biyogübre elde edilmiş olur.

 

Ülkemizde iklim, yer şekilleri, bitki örtüsü varlığı gibi unsurlar dikkate alınarak, “Hayvancılık Bölgeleri” oluşturulmalı. Hangi bölgelerde büyükbaş, hangi bölgelerde küçükbaş ve hatta hangi bölgelerde hangi cins koyun ve keçi besiciliği yapılacağı tespit edilmelidir. Buna göre düzenlenecek teşvikler ve uygulamalarla, daha düşük maliyetli ve daha fazla verimli hayvan besiciliği yapılabilir.

 

Hayvancılık yapanlar eğitilmeli, maddi anlamda teşvik edilmeli. Teşvikler, mutlaka gerçekten bu işi bilen ve yapanlara, üretim esaslı olarak yapılmalıdır.

 

Damızlık ineklerin kesilmesi yapılacak sıkı denetimlerle önlenmeli. En az beş doğum yapmamış ve doğurganlığı devam eden ineklerin kesimine asla izin verilmemelidir.

 

Türkiye’de kendi fiziki coğrafya şartlarına uygun et ve süt amacına göre ırkları melezleme ile geliştirilmeli. Böylece, ülkemizin doğasına uyumlu, hastalıklara karşı dayanıklı, et ve süt verimi yüksek ırklar ortaya çıkacaktır. Hayvan başına elde edilen süt ve karkas et miktarının artırılması ve her yıl, doğumdan kısa bir süre sonra ölen yaklaşık 500 bin buzağının yaşatılması, hayvancılık sektörü için oldukça önemlidir.

 

Hayvancılık sektöründe üretici ve tüketici arasındaki aracıların fazla olması, süt toplama, nakliye, soğuk hava depolarında muhafaza gibi maliyetler, hem üreticiyi hem de tüketicinin alım gücünü zorlamaktadır. Bu alanda, kapsamlı bir örgütlenme kaçınılmazdır.

 

Toplumumuzda, manda eti tüketimi kültürel olarak pek yaygın değildir. Daha az masrafla beslenen mandalar, az yağlı ve yüksek oranda kırmızı et sağlamaktadır. Sütü ise, oldukça değerli olup, yoğurt, kaymak ve tereyağı kalitesi oldukça üst düzeydedir.

 

TMO, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası’nın çiftçilere ve besicilere sağladığı her türlü destekler arttırılarak devam etmelidir.

 

Dünyada global güç olma iddiasında olan ve fazlasıyla bu potansiyele de sahip olan “Güçlü Türkiye”, güçlü tarım ve hayvancılık yapısına sahip olmak zorundadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.