20. yüz­yı­lı ne­den kay­bet­tik?!.

A -
A +

La­fı do­laş­tır­ma­ya, e­ğip-­bük­me­ye hiç ge­rek yok. Türk Mil­le­ti 20. yüz­yı­lı kay­bet­ti!.. 21. yüz­yı­la da i­yi bir baş­lan­gıç ya­pa­ma­dı... ­Bü­tün dün­ya­nın "mi­len­yum" a­na­liz­le­ri yap­tı­ğı bir sı­ra­da; biz ha­va­da u­çan a­na­ya­sa ki­tap­çı­ğı­nın te­tik­le­di­ği, bir ge­ce­de Tür­ki­ye'yi ya­rı ya­rı­ya fa­kir­leş­ti­ren e­ko­no­mik k­riz­le bo­ğu­şu­yor­duk. 20. yüz­yı­lın kay­bı, e­sa­sen 19. yüz­yıl­dan baş­la­mış­tı... Da­ha doğ­ru­su 18. yüz­yı­lın or­ta­la­rın­da baş­la­mış­tı da, 19. yüz­yıl­da ar­tık ge­ri­ye dö­nül­mez bir nok­ta­ya u­laş­mış­tı... Ne var ki, son i­ki yüz el­li yı­lın mu­ha­se­be­si hiç­bir za­man doğ­ru dü­rüst ya­pıl­ma­dı­ğın­dan (ve­ya ya­pıl­mak is­ten­me­di­ğin­den), ni­çin hâlâ pa­ti­naj yap­mak­ta ol­du­ğu­mu­zu da an­la­ya­mı­yo­ruz... 1808'den i­ti­ba­ren Os­man­lı dev­le­ti­nin yö­ne­ti­min­de han­gi kı­rıl­ma­lar ya­şan­ma­ya baş­la­mış? 1839'da, 1856'da ve 1876'da tam o­la­rak ne­ler vu­ku­a gel­miş ve han­gi de­rin so­nuç­la­ra yol aç­mış? ­Bun­lar hiç­bir za­man doğ­ru-­dü­rüst ve bi­lim­sel k­ri­ter­le­re uy­gun bi­çim­de in­ce­len­me­di, or­ta­ya kon­ma­dı. Ya ne ya­pıl­dı? Her­ke­se bel­li bir i­de­o­lo­ji­nin pen­ce­re­sin­den bak­ma mec­bu­ri­ye­ti da­ya­tıl­dı!.. Böy­le o­lun­ca da, ki­mi bil­gi­siz­lik­ten, ki­mi kor­kak­lık ve i­ki­yüz­lü­lük­ten; ki­mi rant, ik­bal, is­tik­bal ve ben­ze­ri kay­gu­lar­dan ö­tü­rü, hep ha­kim i­de­o­lo­ji­nin te­lin­den çal­ma­ya baş­la­dı. Bi­lim­sel­lik ve ger­çek­çi­lik da­i­re­sin­de, ha­ki­ka­ti ko­va­la­yan az sa­yı­da­ki i­lim er­ba­bı da sin­di­ril­di; sus­tu­rul­du, sür­dü­rül­dü, hat­ta ha­ya­tı sön­dü­rül­dü. Ne­ti­ce­de top­lum geç­mi­şi­ne kar­şı bil­gi­siz ve il­gi­siz ha­le ge­ti­ril­di. Geç­mi­şi i­le bağ­la­rı ko­pa­rı­lın­ca da, ge­le­ce­ği­ne da­ir doğ­ru ka­rar­lar al­mak­ta güç­lük çek­ti, çe­ki­yor... ­Hal­bu­ki: 1908'den 1918'e, 1918'den 1938'e ka­dar, hat­ta 1946 ve­ya 1950'ye ka­dar tam o­la­rak, bu top­rak­lar ü­ze­rin­de ne­le­rin o­lup bit­ti­ği­ni öğ­ren­me­den, an­la­ma­dan ve bu­nun dört ba­şı ma­mur de­ğer­len­dir­me­si­ni yap­ma­dan, bu­gü­nü doğ­ru al­gı­la­ma­nın imkâ­nı yok­tur. ­Bak­sa­nı­za A­ta­türk 1938'de öl­dü, 2008'de hâlâ da­ha, o­nun na­sıl bi­ri ol­du­ğu tar­tı­şı­lı­yor. Dü­şü­ne­bi­li­yor mu­su­nuz, ö­lü­mü­nün ü­ze­rin­den yet­miş yıl geç­miş a­ma, bu dev­le­ti ku­ran ki­şi­nin ha­ya­tı hâlâ bir mu­am­ma... "Tes­cil­li A­ta­türk­çü" ol­du­ğu i­çin, ken­di­si­ne dev­le­tin bü­tün ar­şiv­le­ri­nin a­çıl­dı­ğı ki­şi­nin, ha­zır­la­dı­ğı bir bel­ge­sel­de; A­ta­türk'ün gün­de üç pa­ket si­ga­ra, on beş fin­can kah­ve ve bir bü­yük şi­şe ra­kı iç­ti­ği an­la­tı­lı­yor di­ye, ba­zı­la­rı or­ta­lı­ğı toz du­ma­na ka­tı­yor! ­Pe­ki ne­re­de kal­dı bi­lim­sel­lik, ras­yo­nel­lik fa­lan-­fi­lan?!. ­Bi­lim­sel­lik, bir me­se­le­nin bü­tün yön­le­riy­le; a­ma mev­cut bü­tün bil­gi, bel­ge, gö­rüş, id­di­a-­kar­şı id­di­a, ha­sı­lı or­ta­da de­ğer­len­di­ril­me­si ge­re­ken ne var­sa hep­si­nin tek tek e­le a­lı­nıp in­ce­len­me­si ve ir­de­len­me­si de­ğil mi­dir? Öy­ley­se ni­ye ba­zı­la­rı bu ka­dar ra­hat­sız o­lu­yor? ­Şu­nu u­nut­ma­yın: Bir gün ge­le­cek ve mut­la­ka bü­tün bi­lin­me­yen­ler bi­li­nir ha­le ge­le­cek­tir. İş­te o za­man şim­di­ler­de ya­zı­lıp çi­zi­len, bü­yük bü­yük a­dam­lar ta­ra­fın­dan tek­rar­la­nan k­li­şe­le­rin; ba­zı­la­rı­nın ku­la­ğı­na hoş gel­se de, as­lın­da ne ka­dar boş şey­ler ol­du­ğu an­la­şı­la­cak­tır. İş­te bu yüz­den de, ge­le­cek ku­şak­la­rın bu­gün­kü ne­sil hak­kın­da hük­mü muh­te­me­len şöy­le o­la­cak­tır: Ma­val o­ku­ma­ya am­ma da me­rak­lı­lar­mış ha!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.