Siyonist, terörist İsrail’in canı yanmaya başlayınca, uluslararası hukuku ve savaş suçlarını hatırladı… Gazze’de tam otuz beş hastaneyi tahrip eden, sağlık birimlerine 700’den fazla vahşi saldırı gerçekleştiren “pislik” kim?
Tam 21 aydan beri, Gazze halkının tepesine ateş yağdıran Siyonist, terörist İsrail, bununla da yetinmeyip İran’a sataşınca, anladığı dilden cevap almaya başladı ve afalladı… Beerşeba’daki Soroka Tıp Merkezi, bir askerî komuta merkezi yakınında bulunuyor. Burayı hedef alan İran füzesi, on metrelik sapmayla tıp merkezine isabet etti. İsrail cenahı derhal ortalığı ayağa kaldırdı ve dünyaya çağrıda bulunarak, İran’ın bu sebeple cezalandırılmasını istedi. Savunma Bakanı Yisrael Katz bu ciddi bir savaş suçudur dedi. Kültür Bakanı Miki Zohar ise şu rezil beyanda bulundu: “Sadece yeryüzünün pisliği hastanelerdeki çocuklara ve hasta yatağındaki yaşlılara bomba atar…” Evet, bunu söyleyen “Pislik”, tam 21 aydır Gazze’de taş taş üstünde bırakmayan, hastane, okul, ibadethane, fırın vs. ayırımı yapmadan her yere barbarca saldıran vahşi ve düpedüz terörist İsrail Hükûmetinin üyesi. Gazze’de tam otuz beş tane hastaneyi tamamen yıkıp imha eden, sağlık birimlerine (ambulanslar dâhil) yedi yüzden fazla kalleş saldırı gerçekleştiren ve onlarca sağlık görevlisini göz göre göre katleden terörist İsrail, bugün İran’a karşı savaş suçlarından bahsediyor utanmadan!.. Kendi ifadeleriyle, “pislikler” ancak canı yanınca uluslararası hukuku ve savaş suçlarını hatırlıyor. Hâlbuki, aylar öncesinde Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı, Barbar İsrail’in Gazze’de soykırım ve savaş suçları işlediğini resmen hüküm altına aldı. Şayet dünyada sağlıklı işleyen, muktedir uluslararası bir mekanizma mevcut olsaydı, bugün terörist İsrail hükûmetinin başı hesap veriyor olacaktı. Fakat heyhat… Bu olmadığı için katil sürüsü seri cinayetlerine devam ediyor.
Terörist İsrail sivil hedeflere ve sivil insanlara saldırınca kimseden çıt çıkmıyor. Hatta daha da ötesi rezalet bir davranışla, Batı Cenahı, hâlâ Siyonist ülkenin kendisini savunma hakkından dem vuruyor. Ama bu arada Alman Şansölyesi gibi patavatsızlar, terörist devletin İran’da Batı hesabına kirli işler yaptığını, bundan dolayı da destek verilmesi gerektiğini itiraf edebiliyor!.. Sahi, Batı iyice çirkefleşti… Düne kadar insani değer olarak dünyaya teklif ettiği ne kadar “ilke” varsa hepsini inkâr ve ihlal etmekten kaçınmıyor. Batı bitti, Batı insanlık bakımından tam manasıyla iflas bayrağını çekmiş durumda… Tarihte bunun benzeri bir rezalet yaşanmış mıdır, bilemiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirttiği üzere, Kasap Netanyahu, vahşette Adolf Hitler’i geride bıraktı… Netanyahu eninde sonunda bunun hesabını verecektir elbet. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Şimdilerde devam eden ortamın sorumlusu olan küresel güçler de gün gelecek bu politikaların altında kalacaktır. Donald Trump bakalım nereye kadar Netanyahu’nun peşinden sürüklenecek? Hâlihazırdaki durum çok feci. Kasap Netanyahu, Orta Doğu Bölgesini resmen ateşe attı. Amerika da bu suça ortak oluyor. Sadece Bölge değil bütün dünya için büyük tehlike ve şanssızlık. Trump’ın söylemlerine bakılırsa, ciddi bir kafa karışıklığı yaşıyor. Tehdit dilinin devamında saldırı emri de gelirse, tam manasıyla bir felaket başlamış olacak. ABD Yönetiminin, koskoca Amerika’nın Siyonist İsrail’in peşinden sürüklenmesine daha fazla müsaade etmemesi yerinde bir davranış olur. Ancak bu basireti gösterip göstermeyecekleri bugün için belli değil. ABD Vietnam’da, Irak’ta, Afganistan’da yüz yüze geldiği utanç verici sonuçlara bir de İran’ı mı ekleyecek? Gerçekten böyle bir tehlike kapıda bekliyor. Her şeye rağmen, sağduyunun galip gelmesini dileriz.
İsrail’in İran’a saldırısı Gazze felaketini unutturmamalı, dikkatlerimizden uzaklaştırmamalı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün İslâm İşbirliği Teşkilatı Gençlik Forumu’nda dile getirdiği üzere, “Yaşasın Özgür Filistin” haykırışı devam etmeli. “Her karışı özgür olana kadar, Filistinli kardeşlerimizin yanında olacağız” düsturunu bir an olsun unutmamalıyız. Sayın Cumhurbaşkanının Gençlik Forumunda dile getirdiği önemli mesajlar var. “Hayat tarzlarımız farklı olsa da Müslümanlık hepimizin üst kimliğidir…” İslâm âlemi ayrışmadan, birbirine düşmeden, birlik beraberlik içinde kendisine yönelen tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmek için kararlı, bilinçli bir duruş sergilemeli. Ancak bu şekilde coğrafyamızda daha fazla kan akmasının önüne geçebiliriz. Batı’nın batıl inanç ve ideolojiler etrafında sımsıkı sarılıp, insanların hayat hakkına saldırdığı bir ortamda, şayet şuurlu bir dayanışma ve yardımlaşma içine giremezsek, felaket olur. Bugünkü musibetlerin yıkımından kurtulamayacağımız gibi, yarınlarda başımıza gelebilecek daha büyük felaketler karşısında da büsbütün korunaksız kalabiliriz. Yüz küsur yıldır yaşadığımız bunca acı tecrübeler ne yazık ki bizleri yeterince uyandıramamış gibi. İslâm dünyasında hatalar zinciri devam ediyor. Küresel emperyalist güçler, tam da zayıf noktalarından yakalayarak, İslâm dünyasının zenginliklerine çökmeye devam ediyor. Son otuz beş yıldır Orta Doğu’da savaş ve çatışmalar aralıksız devam ediyor. Sözde “Büyük Orta Doğu Projesi”nin hedefi, bölgenin haritalarını yeniden çizmekti. Körfez Savaşlarıyla yol almaya çalışan vahşi işgal ve sömürü operasyonları, seneler içinde çeşitli değişikliklerle ve yedek planlarla devam ettiriliyor. Dönemin ABD Dışişleri Bakanının çeyrek asır önce söylediği “23 Arap Devletinin sınırlarını yeniden çizeceğiz…” lafını bugün Kasap Netanyahu, “Yaptıklarımızla Orta Doğu’nun çehresini değiştiriyoruz…” diyerek tekrarlıyor. O haritayı, Hindistan’daki G-20 zirvesinde ve daha sonra BM Genel Kurulunda ifşa eden Netanyahu, son 21 ayda bu maksatla altmış bine yakın Filistinliyi, çocuk; kadın, sivil demeden katletti. Dünya da bunu seyretti… Bütün bunların özü şudur: Şayet Müslümanlar kendi haklarına sahip çıkamazsa, başkalarından bunu beklemesi beyhudedir.
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...