2004 iyi geçti...

A -
A +

2005'e üç kala, Türkiye'nin durumu oldukça iyi görünüyor. Bu cümlenin referansı hükümet veya iktidar partisi cenahı değil! İş adamları ve ekonomistler. Her şeyi ince eleyip sık dokuyan, meşhur deyimle yoğurdu bile üfleyerek yiyen iş âleminin önde gelen isimleri, 2004'ün iyi bir noktada bitirilmekte olduğunu belirterek, gelecek yıl için daha iyi beklentileri seslendiriyor. Bundan üç yıl önce, ekonomide yüzde 9'luk dehşet verici bir küçülme yaşayan Türkiye'nin 2004'teki büyüme oranı yüzde sekiz civarında bekleniyor. Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin, "Otuz yıllık bankacıyım, ekonomiyi hiç bu kadar iyi görmedim..." diyor. Özyeğin'e göre yüzde 7.5-8'lik bir büyüme, Çin'den sonra dünyadaki en yüksek oran. Üstelik bu kalkınma yüzdesine rağmen, enflasyon kontrol altında ve reel faizler gayet sağlıklı şekilde aşağıya iniyor... Evet, bu ekonomi dünyasındaki iyimser beyanlardan sadece birisi. İş dünyasının büyük bölümü bu paralelde görüş bildiriyor. Üç gün sonra Yeni Türk Lirası ile tanışacağız. Rakamlarından altı sıfır atarak hafiflemiş ama; değer yönünden müthiş ağırlaşmış, yani kıymeti artmış Yeni Türk Lirası!.. Yirmili yaşlardaki neslin bilmediği, daha yaşlıların ise çoktandır unuttuğu kuruş devri geri geliyor. Doğrusu heyecanlanmamak elde değil. Olumlu göstergeler sadece ekonomide değil, iç ve dış siyasette de hakim. Türkiye Kasım 2002 seçimleriyle yakaladığı siyasi istikrarın sonuçlarını, hem içerde hem de dış politikada görüyor. Son iki yılda iç hukuk mevzuatında yapılan önemli reformlar, AB'nin önümüze koymuş olduğu Kopenhag Kriterlerini yerine getirme noktasında, gerekli ortamı sağladı ve 17 Aralık'ta kırk küsur yıldır beklediğimiz müzakere süreci için kesin tarih alabildik. Bunun yansımalarını 2005 ile birlikte daha iyi göreceğiz. İçerde siyasi istikrar ve ahenk olunca, IMF ve Dünya Bankası başta olmak üzere, uluslararası büyük kreditörlerle olan ilişkiler de tökezlemeden yolunda gidiyor. Nitekim 17 Aralık'a birkaç gün kala IMF ile yapılan yeni stand-by anlaşması bunun en açık göstergesi. Elbette bütün olumlu göstergelere rağmen, Türkiye'nin halen işsizlik başta olmak üzere büyük sıkıntıları var. Ama herhalde on yılların birikimi olan bu büyük dertlerin iki yıl içinde tamamen bitirilmesini de kimse beklemiyordur. Bu hayalcilik olur! Şunu açıkça belirtmekte yarar var, hükümet 17 Aralık süreci ile birlikte, içerde ve dışarda büyük avantaj sağlamış durumdadır. Ancak bu avantajların doğru değerlendirilmesi ve mevcut imkanların doğru şekilde kullanılması esastır. Belki de Başbakan Erdoğan, bu noktaya işaret etmek için; "Asla şımarmayacağız, ayaklarımız yerden kesilmeyecek..." deme ihtiyacını duydu. Türkiye'nin dış politikada yakaladığı yeni dinamizm, uluslararası arenada şu ana kadar düzgün bir imaj sağladı. Bir taraftan "Komşularla sıfır problem" stratejisi uygulanırken, diğer taraftan Avrupa Birliği ile tam üyelik yolunda önemli adımlar atılıyor, beri tarafta Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerin dengede tutulmasına özen gösteriliyor. Ama aynı anda en büyük ve en önemli komşumuz olan Rusya ile, geçmişe nazaran çok daha ileri seviyede bağlar kurulabiliyor. Diğer taraftan İslam dünyasına yönelik derli toplu bir politika izleniyor, bu çerçevede İslam Konferansı Teşkilatının Genel Sekreterliği gibi çok önemli bir pozisyon kazanılıyor... 2004 Haziran'ında NATO, tarihinin en geniş katılımlı zirvesini İstanbul'da yapıyor. Türkiye bu ev sahipliğinin altından yüzünün akıyla kalkıyor... Evet, 2004 iyi geçti iyi! ..... Düzeltme ve özür: Pazar günkü yazımızın ikinci paragrafının son cümlesinde (derin görüş ayrılığı içinde...) olması gereken bölüm, yanlışlıkla (görüş birliği içinde...) şeklinde çıkmıştır. Düzeltir, okuyucularımızdan özür dileriz. İ.K.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.