Son günlerde, ABD ile İran arasında gerilimi tırmandıracak gelişmeler oluyor. Irak'taki ebu Gureyb hapishanesinde cereyan eden işkence olaylarını ve İsrail'in Kuzey Irak'taki faaliyetlerini ortaya çıkaran, Amerikalı gazeteci Seymour Hersh'un The New Yorker dergisine yazdığı bir yazı, ortalığı epeyce karıştırdı. Sözkonusu yazıya göre; ABD İran'daki nükleer tesisler ile diğer stratejik hedefler hakkında bilgi toplamak için, Afganistan üzerinden bu ülkeye istihbarat timleri soktu. İddiaya göre bu timler yaklaşık bir seneden beri İran'da çalışmalarını sürdürüyor... Hersh'un bu yazısına ABD Savunma Bakanlığı Pentagon çok sert tepki gösterdi. Ancak, haberi tamamen yalanlamaması da dikkat çekici bir durum. İran nükleer tesislerinin epeyce zamandan beri ABD ve İsrail tarafından hedef tahtasına konduğu da bir sır değil. 2001 yılında İran'ı şer ekseni olarak ilan eden ABD Başkanı Bush, Amerikan ABC televizyonuna yaptığı açıklamada, bu ülkenin nükleer çalışmalar konusunda uluslararası topluma yeterince şeffaf bir görüntü vermemesi halinde her türlü seçeneğin gündeme gelebileceğini söyledi. 20 Ocak itibariyle ikinci dört yıllık dönem için göreve başlamaya hazırlanan Bush, Irak'ta savaş gerekçesi yapılan kitle imha silahlarının bulunamamasının ABD'nin inandırıcılığına gölge düşürmediğini, çünkü Saddam'ın çok tehlikeli bir kişi ve günün birinde bu çeşit silahları yapmaya çalışacağının açık olduğunu belirtti. Bugün için kendisinin sadece bu durumu bilmesinin Irak'ı işgal kararı vermesi için yeterli kabul ettiğini aynı televizyon kanalına açıkladı. Halen Irak'ta çok zor durumda bulunan Bush Yönetiminin, çok daha büyük ve güçlü bir ülkeye karşı bu dönemde askeri seçeneğe başvurup vurmayacağı en fazla merak edilen konulardan birisi. Bazı strateji uzmanlarına göre, Amerika görünürde İran'a karşı sertlik politikasını sürdürüyor olsa da, diğer taraftan bu ülke ile yakınlaşma arayışları içinde... Dolayısıyla yakın zamanda ABD tarafından bu ülkeye bir askeri müdahale pek muhtemel değil. Ancak, diyalog ve yakınlaşma arayışları başarılı olamazsa ve taraflar arasında zıtlaşma tırmanırsa, en fazla İran'ın stratejik hedeflerine karşı, sınırlı bir hava saldırısı beklenebilir. 1991'den beri Körfez Savaşı ve akabinde başlatılan şiddetli ambargo ile direnci kırılmış olan Irak'ta bile, hesaplamadığı durumlarla karşılaşan Amerika'nın; güçlü bir orduya, stratejik silahlara (Orta menzilli füzeler vs.) ve önemlisi köklü bir devlet geleneğine ve güçlü dış siyasi ilişkilere sahip İran'a (AB ve Rusya'nın ve Çin'in İran konusunda ne kadar hassas olduğu ve ABD'ye karşı çok daha sert bir direniş göstereceği açıktır...) karşı çok daha ihtiyatlı hareket etme zorunluluğu açıktır. Bütün bu olgulara rağmen, ABD, yine de Orta Doğu'yu ve dünya dengelerini alt-üst edecek bir yeni maceraya girişir mi? Bu ihtimalin derecesi, Pentagon'daki Neo-Con'ların pozisyonuna göre değişir. Dün ABD Senatosundaki sorgulanması sırasında, "Şimdi diplomasi zamanı..." diyen, yeni Dışişleri Bakanı Bayan Rice'ın sözleri sadece senatörlerin ikna olmasına yönelik değilse, Irak'ta yapılan hatadan ders alındığı sonucunu çıkarabiliriz! Ama hayır, güvercin Powell'ın yerine Şahin Rice, hiçbir şey olmamış gibi; Süper Güc'ün süper silahlarına dayanarak sonuç alacağını düşünürse, her türlü kötü ihtimale hazır olmak gerekir. Temenni edelim ki, dünyanın başını iyice beleya sokacak yeni bir çılgınlık yaşanmasın. Irak'ta Kandil Dağlarında yuvalanan PKK-KONGRA GEL teröristlerini takip için asker ayırma imkanına sahip olmadığını her vesile ile dile getiren ABD yönetimi, akıl ve diplomasi yolunu seçerse, hem kendisi hem de dünya rahat edecektir. İran cenahına baktığımızda, şimdilik sükunetin hakim olduğunu söyleyebiliriz. İranlı yetkililer, ABD tarafından direkt ve dolaylı şekilde yapılan açıklamaların psikolojik harekatın bir parçası olduğunu ve bunun kendilerini pek rahatsız etmediğini ifade ediyorlar. Bu arada, İran'dan ziyade, ABD'nin Suriye'ye karşı sınırlı taktik saldırılar garçekleştirebileceği ihtimali artıyor. Suriye'yi, Irak'ta teröre destek vermekle suçlayan ABD'nin, bu ülkeyi baskı altında tutmak ve istediği politik rotaya çekebilmek için böyle bir yola başvurabileceği değerlendiriliyor. Ancak Irak'ta kontrolü sağlayamadan kendisine yeni cepheler açması ABD'yi büyük açmazlara sokacaktır...