Bir dönem medya dünyasının güçlü patronlarından olan Dinç Bilgin'in, Taraf gazetesinden Neşe Düzel'e verdiği röportaj, özellikle 28 Şubat Süreci hakkında çok ilginç bilgi ve ipuçlarıyla dolu... Geçmişte büyük servet-u saman sahibi olmuş, devlet ve hükümetin yüksek kademeleri ile de ilişkiler kurmuş; ancak bilahare işlerinin bozulması ve bütün mal varlığını kaybetmesiyle çok zor durumlara düşmüş, aileden üç kuşak boyu gazeteci; çok tecrübeli bir insanın, hayatın tatlı ve acı günlerini yaşadıktan sonra intibalarını anlatması, elbette çok dikkat çeker. Dinç Bilgin'in mülakatta söyledikleri tam da bu cinsten! Bir dönem cereyan eden gizli-açık olayların perde gerisini yansıtması ve bunların muhasebesini yapması, bugünün medya dünyası için olduğu gibi, gelecek kuşaklar için de önemli dersler verir nitelikte. Merak edenler mülakatın tamamını bulup okuyabilir. Benim özellikle dikkatimi çeken husus, Dinç Bilgin'in medya dünyasındaki "AJANLAR" için söyledikleri. Bilgin, gazetelerde çalışan istihbarat görevlileri olduğunu, patronların da bunları bildiğini; ancak bu kurumlarla ilişki kurabilme maksadına matuf olarak bunlara ses çıkarmadığını (Belki de çıkaramadığını... İ.K.) ifade ediyor ki, son derece mühim bir konu... Yeni Şafak'tan Fehmi Koru, Kanal 7 televizyonunda bu meseleyi yorumlarken, medya dünyasında dün de, bugün de ajanların olduğunu; hatta bunların bir kısmının isimleriyle ve kod adlarıyla deşifre olduğunu, hatta kimi istihbarat kurumlarının bazı tepe yöneticileri tarafından bu isimlerin varlığının teyit edildiğini ve hatta bu isimlerden bazılarının ajanlık durumunu bizzat doğrudan veya dolaylı olarak itiraf da ettiğini anlattı. Koru, "Taha Kıvanç" mahlasıyla yazdığı Yeni Şafak'taki Kulis köşesinde de, dün daha teferruatlı ve epeyce isim, bilgi ve belgeden bahsederek konuyu geliştirdi... Meslektaşımız, başbakanlığı döneminde Mesut Yılmaz'a MİT'te çalışan gazetecilerin listesinin sunulduğunu, bu listenin ilk sırasındaki ismin özellikle çok şaşırtıcı geldiğini; zira o ismin çok meşhur ve muteber bir gazeteci olduğunu (Acaba bu isim hâlâ yaşıyor mu? Çünkü Kıvanç yıllar önce de bu konuyu yazmıştı... İ.K.) dile getiriyor. İşin bir başka yönü de şu; Kıvanç, bu mesele ile artık yakından ilgilendiğini yazıyor. Demek ki, hem Fehmi Koru hem de onun gölgesi olan Taha Kıvanç bu netameli konuda daha başka çarpıcı bilgiler de yansıtacak... Bekleyelim, görelim. "Ajan Gazeteciler"in bu meslekteki faaliyetleri herhalde çok çetrefil ve o derece karanlık olsa gerek... Öyle ya, bu faaliyetlerin ne kadarı habercilik, ne kadarı istihbarat!.. Bu çalışmalar yana yana, iç içe nasıl yürütülür, kimler tarafından nasıl yönlendirilir, nasıl kontrol altında tutulur? Doğrusu merak edilmeyecek gibi değil. Durumdan vazife çıkaran eleman ve ajanların karanlık çalışmaları, bir gün şayet gün ışığına çıkarsa; kim bilir belki de, çok saygın ve etkili isimlerin ne haltlar karıştırdıkları da anlaşılır. Benim meslek adına en çok merak ettiğim husus, kimilerinin bu ajanlık durumundan faydalanarak epeyce kabarık bir kara servet edinme ihtimali. Hele sıkı koruma altında olduğu için, kimsenin üzerine gidemediği ve kendilerini dürüstlüğün timsali gösteren tiplerin, şantajla büyük paralar kaydırma ihtimali... Acaba bunların banka hesapları ne kadar kabarık? Mesela bu paralar, ticari sır veya devlet sırrı diye, ketumiyet içinde muhafaza ediliyor mu? Merak işte...