Almanya: Avrupa'nın dinamosu...

A -
A +

> Berlin 20. yüzyılın ilk yarısında, Almanya iki dünya savaşına da yön veren, dolayısıyla askeri güvenlik açısından uluslararası düzeni tehdit eden bir ülke konumunda idi... Müttefiki olarak girdiğimiz birinci dünya savaşında, Almanlarla birlikte biz de imparatorluğu kaybettik!.. Ancak Almanya orada kalmadı, savaşın ertesi günü yepyeni bir güç mücadelesine girişti. O dönemin başat gücü olan İngiltere ve Fransa'nın değişik hesaplarla dizayn ettikleri yeni dünya dengesi içinde, Almanya kendi revizyonist politikalarını uygulayarak, hedefe doğru ilerliyordu. Bu çerçevede, 1927'de Müttefik Askeri Komisyonu'nun Almanya'dan çekilmesi, 1932'de Versay Anlaşması ile Almanya'ya yüklenen savaş tazminatının, sembolik bir miktar dışında silinmesi ve aynı yıl Batılı güçlerin Almanya'ya eşit şekilde silahlanma hakkı tanıması, bir nevi Hitler'in yolunu açan adımlardı... 1933'te iktidara gelen Hitler, aynı yıl Silahsızlanma Konferansından ve Milletler Cemiyeti'nden çekildi, 1935'te genel askerlik mükellefiyetini yeniden koydu. 1936'da, askerden arındırılmış Ren Bölgesine birliklerini soktuğunda Londra ve Paris; "Hem Versay'ı hem de Lokarno'yu çiğniyorsun..." diye alarm durumuna geçti ama artık çok geçti!.. Sonrası malum. Hitler Nasyonalizminin Almanya'yı ve dünyayı ne hale soktuğunu İkinci Dünya Savaşı adlı "romanlarda"(!) bol bol okuduk. Esasen Hitlerin ırkçı politikalarının felsefi temellerine bakmak gerekir. Ünlü Alman Filozofu Hegel (1770 -1831), uygarlık açısından üstün olan milletlerin kendilerinden geri olanlar için " barbar" deme hakkına sahip olduğunu söyler. Çağdaşı olan bir başka Alman Filozof Johann Gottlieb Fichte ise (1762- 1814) Alman milliyetçiliğini kuran en önemli ideologdur. (Geniş bilgi için bkz. Hüseyin Dayı: İslam Medeniyetinin Küreselleği) Asıl insan ve asıl millet olarak Almanları gösterir ve "yeni dünyayı" Almanların inşa edeceğini ileri sürer... Neyse bugüne gelelim: 31.08.1990 tarihinde, "Alman tarihinin sürekliliğinin bilincinde olarak ve geçmişten gelen sorumluluğu düşünerek..." ilkesiyle, iki Almanya'nın imza attığı Birlik Anlaşmasından sonra durum ne olacaktı? Çok geçmeden Eski Yugoslavya'nın parçalanması sırasında, Almanya'nın Slovenya ve özellikle Hırvatistan konusunda takındığı tavır ile Orta Doğu'ya "gereğinden fazla" duyduğu ilgi, bir anda eski günleri, yani Hitlerin Çekslovakya'yı ve Avusturya'yı ilhak ederek Doğu Meselesini (Ostpolitik) halletme hamlelerini hatırlatıverdi... Şüphesiz köprülerin altından çok sular akmıştı. Ama bazı şeyler de yerli yerinde duruyordu.1994 yılında zamanın savunma bakanı Volker Rühe, Amerikan Askeri Akademisi Vest Point'te yaptığı konuşmada şunları söyleyecekti: "ABD nasıl bir dünya gücü olarak sorumluluğunun gerektirdiği şekilde hareket edebilecekse, Almanya da Avrupa'daki kilit rolünün bilincinde olmak durumundadır." Bütün çalkantı ve yıkımlara rağmen, 20. yüzyılı dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olarak kapatan Almanya, bugün de krizin içinde debelenen Avrupa Birliği'nin yegâne dinamosu! 26 ülkenin liderleri, Bayan Merkel'in ağzından çıkacak sözcüklere bakıyor... Yunanistan ve İtalya'da seçilmiş hükümetleri indirip yerine teknokrat kabineler kurduran irade kimindi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.