Askerî şûralar artık normal seyrine girmeli

A -
A +

Geçtiğimiz sene, Yüksek Askeri Şura toplantısı öncesinde, hayli sıkıntılı durumlar yaşandı. Dönemin Komuta Kademesi, Ergenekon; Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, İnternet Andıcı vb. davalardan yargılanan, tutuklu general ve amirallerin terfi işlemlerinin olağan şekilde sürmesi (Ki, mevzuata uygun bir talep değildi...) için ısrarcı olunca, ipler koptu. Neticede Genekurmay Başkanı Işık Koşaner istifa etti. Kara, Deniz ve Hava Kuvvet Komutanlarının da aynı gün emekliliğini istemesiyle bir anda, komuta katı boşalmış oldu. Sivil Otoritenin kararlı tutumuyla, derhal yeni atamalar yapıldı ve bu askeri bürokratik kriz, beş saat içinde çözülmüş oldu. Ancak hali hazırda, ağırlıklı olarak, Deniz ve Hava kuvvetlerinden olmak üzere, toplam 68 muvazzaf generalin tutuklu bulunması, terfi sisteminde tıkanma ve yeni sıkıntılara yol açıyor. Medyada yer alan haberlere göre, tutuklu general ve amirallerden 40 tanesi terfi sırasında bulunuyor. Bunlardan 20 veya 22'sinin temdit (uzatma) süreleri de dolmuş bulunuyor. Buradaki tıkanma, geriden gelen rütbelilerin durumunu da etkiliyor. Dolayısıyla bu şurada, meselenin ilgili mevzuat çerçevesinde köklü bir çözüme kavuşturulması gerekiyor. Medya organları, Şura toplantısındaki oturma düzeni (Eskiden Başbakan ve Genelkurmay Başkanı yan yana oturuyordu.) vs. konularla fazlaca ilgileniyor. Elbette devletin hiyerarşik düzeninde, askerin sivil otoriteye olan bağlılığının tartışmasız olması gerekir. Oturma düzeni de, bu noktada simgesel bir önem taşıyor. Sivil -asker ilişkileri, esasen demokrasi ile yönetilen ülkelerde, hayati konulardan biridir. Ne yazık ki, son elli yılda, Türkiye bu alanda büyük sıkıntılar yaşadı. Darbeler, muhtıralar ve gizli açık her türlü askeri müdahalelerle, ülkenin idari sistemi adeta felç edildi. Askeri vesayet, sivil siyasetin görevini yapmasını çok trajik biçimde engelledi... Neticede bütün antidemokratik ve sakil durumlardan, hem sivil idare, hem de askerler büyük zarar gördü. Bakınız, sadece terör meselesinin bugün geldiği nokta ve yaptığı tahribat dahi, tek başına bu vahameti ortaya koyuyor. Yukarıda adı geçen davaların binlerce sayfalık iddianamelerinde, dehşetle ve ibretle görüyoruz: Temel görevi ülkenin savunma ve dış güvenliğine kilitlenmek olan kimi subay ve generallerin, mesaisinin neredeyse tamamını sivil vatandaşları izleme ve fişlemeye ayırmış olması ne hazin bir durumdur!.. Artık bütün bunların kesin biçimde, tarihin tozlu raflarında kalması gerekiyor. Temel hedef ve maksat, Silahlı Kuvvetlerde; komuta ve harbe hazırlık hizmetinde zaafa yol açmayacak, ordumuzu savunma görevinde en üst düzeyde hazırlıklı kılacak bir statünün sağlanmasıdır. Dolayısıyla bundan böyle, TSK'nın kanunlarla belirlenmiş olan asli görevleri dışında, hiçbir şekilde polemik konusu olacak bir tutum ve davranış içine girmemesi şarttır. Yani, artık askeri şura toplantıları, olağanüstü durumların yaşandığı bir süreç olmaktan kalıcı biçimde çıkmalıdır... Temenni edelim ki, bu seneki Şurada, Ordumuzu daha güçlü kılacak kararlar alınsın. Bütün pürüzler ortadan kalksın. Zira güçlü bir orduya, her zamankinden ziyade ihtiyacımız var!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.