Aygün olayının içyüzü nedir?

A -
A +

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasıyla ilgili olarak, devletin ilgili birimlerinde mutlaka geniş malumat olmalı elbet. Nitekim olaydan sonra, Başbakanın yaptığı açıklamada, bu türden eylemlerin beklendiği yolunda bir ifade var. Dolayısıyla işin içyüzü, siyasiler arasındaki ağız dalaşı ve medyadaki yorumların ötesinde noktalara uzanmaktadır. Bu arada Şamil Tayyar gibi bazı siyasetçilerin, aykırı kaçan yaklaşımlarını da, ciddiye almakta fayda var. Zira olayın irdelenmesi gereken kuşkulu pek çok yönü var. Görünürde Kürt kökenli ve Alevi bir siyasetçinin konumu ile PKK'nın uzun zamandır alan hâkimiyeti sağlamaya çalıştığı bir bölgedeki politik rekabetin öne çıktığı yorumlarla yetinilemez şüphesiz. Tek başına olayın cereyan tarzı bile birçok soruyu beraberinde getiriyor. Zira sadece iki kişi tarafından yol kesilmek suretiyle gerçekleştirilen ve "Bir süreliğine misafir etmek üzere" şahsi hürriyeti elinden alınan Aygün'ün serbest kaldıktan sonraki açıklamaları da fazlasıyla dikkat çekici... Hüseyin Aygün, "Hepsi de saygılı toplam yedi kişilik" PKK'lı terörist grubundan bahsederken, sanki piknik yerinde karşılaştığı sıradan gençlerden söz ediyor!.. Onlarla ilgili, "Keşke dağda değil de, üniversitede okuyor olsalardı..." türünden insani değerlendirmeler anlaşılabilir. Ama onların verdiği mesajların muhtevası öylesine masum ve iyi niyetli bir teşebbüs olarak yansıtılamaz elbette. Ne diyorlarmış? Özetle: Bu çatışmalar artık bitmeli, barış gelmeliymiş! Peki, barış nasıl gelecek? Şemdinli'yi üç yüz teröristle basarak ele geçirmeye çalışmakla mı? "Gerekirse üç bin sivil ölmeli..." gibi vahşi ve acımasız bir yaklaşımla mı? Geçiniz... Milletvekili Aygün, terör örgütünün mesajını taşırken, zihinlerin karışmasına, toplumun yanılmasına sebebiyet verecek bir pozisyona düşmemeliydi. PKK'nın barış filan istediği hikâye!.. Sözde barış isteyenlerin, devletin gösterdiği bütün esneklikleri her seferinde istismar ettiğini, mesela Habur'u, Oslo Görüşmelerini nasıl kendine yontarak, buradan yeni avantajlar devşirmeye çalıştığını bilmiyor muyuz? Şurası kati olarak sabittir. Terör örgütü kendisinde güç vehmettikçe, devleti sıkıştırmaya, onu kendisiyle pazarlığa oturmaya zorlamaya devam edecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, otuz yıllık terörle mücadele sürecinde, bu gerçeği artık net olarak tespit etmiş olsa gerek. Bugüne kadar yapılan yanlışları tekrar etme lüksü yok. Bu konuda zaman zaman bazı aydınların da katkısıyla medyada empoze edilen değişik düşüncelerin, barışa ne ölçüde katkı sağladığını iyi ölçmek gerekiyor. Bunları söylerken, meseleyi sadece güvenlik boyutuyla ve sertlik politikasıyla yürütmek gibi bir düşünce içinde olmadığımızı da ifade edelim ki, yanlış anlaşılma olmasın. Anlatmaya çalıştığımız şudur: Terör örgütünün tam olarak ne olduğunu, ne yapmak istediğini, içerde ve dışarıda hangi odakların taşeronluğunu yaptığını, hangi hedeflerden vazgeçmeyeceğini doğru tespit etmeden, etkili bir mücadele olamaz. Dolayısıyla, Hüseyin Aygün üzerinden aktarılan son mesajlar, birileri tarafından alınıp "zeytin dalı" diye topluma yutturulmaya kalkışılmasın. Tek yol PKK'nın silah bırakmasıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.