Balyoz gibi!..

A -
A +
Balyoz Davası ile ilgili Yargıtay kararı, yargı tarihimizde bir ilktir ve her yönüyle uzunca bir süre tartışılacaktır. Dün itibariyle, darbe ve darbecilerle hukuki hesaplaşma sadedinde yepyeni bir sayfa açılmış bulunmaktadır. Bu davanın neticesi, devam etmekte olan Ergenekon,  12 Eylül, 28 Şubat ve diğer benzeri davaların seyri ve sonucu hakkında da önemli ipuçları vermektedir... Bugüne kadar belli bir kesim tarafından seslendirilen, "Bu davalar safsatadır, deliller sahtedir, bu davalarda Cumhuriyet ilkeleri yargılanıyor, bizzat Atatürk yargılanıyor..." gibi absürt tezler de bütünüyle çökmüştür. Bu hususun altını kalın bir çizgi ile çizelim.
Şu an itibariyle, şayet CMK'da düzenlenen "Olağanüstü Kanun Yolları"ndaki hükümler çerçevesinde (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz hakkı, Adalet Bakanlığı tarafından yapılabilecek muhtemel bir kanun yararına bozma talebi veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek bir durumun ortaya çıkması), herhangi bir bozma hali olmazsa, sanıklar hakkında verilen hükümler kesinleşecektir. İtiraz ve kanun yararına bozma süresi CMK'da otuz gün olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Hükmün kesinleşmesiyle birlikte onlarca emekli general ve subayın, bu mahkûmiyetle birlikte rütbelerinin de sökülmesi söz konusu olacaktır. Kazanılmış özlük haklarına (emekli maaşı vs.) dokunulmayacaktır. Bu yönü ile de dava nevi şahsına münhasır bir ehemmiyet arz etmektedir.
Diğer taraftan, bu davadan etkilenen şahısların sosyal ve psikolojik durumları da dikkat çekicidir. Hukuken ve kanunen suç ve cezalar şahsi olmakla birlikte, sanık ve mahkûmların aile efradı ve yakınlarının da mahkûmiyetlerden etkilenmemesi mümkün değil. Dün, bahse konu kararın açıklanmasından itibaren televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, bu durumun çarpıcı bir yansımasıydı. O vatandaşların üzüntü ve mağduriyet hissini elbette insani açıdan dikkatle değerlendirmek gerekir. Ama beri tarafta, bu duruma sebebiyet verenlerin sorumluluğunu da unutmamak lazım... Hatırlayalım, haksız yere ordudan atılan ve çoluk çocuğunun geçimini temin için Urfa belediyesinde bulduğu işten de attırılan Yüzbaşı Abdulmuttalip Yıldırım'ın; bunalıma girip öğretmenevi çatısından atlayarak, üç çocuğunun yetim kalması faciasına kimler hangi nedenlerle yol açtı? Halen ikisi de yargılanmakta olan iki tane emekli orgeneralin, çok başarılı bir albayı TSK'dan attırmak için, ayrılmış olduğu eşine çeşitli vaatlerle aleyhte şahitlik yaptırması, hangi ahlak anlayışının sonucudur? Bunun gibi yüzlerce, binlerce örnek verebiliriz!
Evet, mahkûmiyet alan kişilerin aile efradı, bu sonuçtan olumsuz etkilenecektir. Ama verilen ceza adil ise, buna kimse bir şey diyemez. Hak ve adalet arayışında ve bunun tahakkuku için görevli olan kurumlarda, kuyumcu terazisi gibi hassas bir çalışma esastır. Ancak böylesine kalabalık sanıklı davalarda, her bireyin suçluluk veya masumiyet halinin tam ve doğru olarak tespiti noktasında, her zaman şüphe ve itirazlar vaki olmaktadır, olacaktır. Balyoz Davasında da aynı şikâyetler var. Şüphe ve şikâyetlere değil, hakikatlere itibar edilmeli.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.