Bu rakamlar doğru mu?

A -
A +
"Selam Terör Örgütü" diye, sanal bir örgüt üzerinden, 7 bin küsur kişinin dinlendiği ortaya çıktığında hepimiz dehşete düşmüştük. Ama şimdi daha ürkütücü boyutta rakamlarla yüz yüzeyiz... Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) bünyesinde yapılan soruşturma çerçevesinde, 2012 yılında 257 bin 454, 2013 yılında da 252 bin 062 olmak üzere, toplam 509 bin 516 kişi dinlenmiş... İnsan hayrete düşüyor gerçekten. Burası nasıl bir memleket? Bu beş yüz küsur bin vatandaşa ait hangi özel veriler, acaba kimler eliyle nerelere kaydedildi veya hangi odaklara sızdırıldı? Kaydedilen bu verilerle bir kısım insanlara tehdit ve şantaj yapılması halinde, durum nasıl olacak? Yahut bu tehdit ve şantajlar; hali hazırda zaten yapılıyorsa, vaziyeti kim, nasıl açıklayabilir?..
Bakan Yılmaz, bu durumu halkın vicdanına havale ediyoruz, diyor. Hangi vicdan buna tahammül eder ki!.. Asıl üzerinde durmamız gereken husus şudur: Bu problem nereye kadar vicdani, nereye kadar hukuki ve nereye kadar siyasi bir mesele? Bu meselenin hukuki açıdan çözümü ne kadar mümkün? Birincisi, burada işlenen suçların sorumlularına hakikaten hesap sorulabilecek mi? İkincisi ve daha da önemlisi, bu hesapsız dinlemelerin; yüzbinlerce vatandaş için teşkil ettiği - edeceği muhtemel tehlikeler, ne ölçüde bertaraf edilebilecektir? Bilindiği üzere, telefon dinlemeleri iki türlü yapılıyor. Biri hukuki izinle yapılan dinlemedir. Suç şüphesi gerekçesiyle ve savcılığın talebiyle, hâkim tarafından verilen kararla yapılan dinlemeler, belli süre zarfında gerçekleştiriliyor ve sonuçta herhangi bir suç tespiti yapılmadığı takdirde; dinleme sonlandırılıp, durum hakkında da muhatap kişiye bilgi verilir. Yani, (Senin telefonunu şu tarihler arasında dinledik, bilgin olsun...) diye haber verilir.
Bir de istihbarî dinleme var. Bunu istihbarat birimleri yapar ve burada hâkim kararı almak da söz konusu değil. Dinlemenin kendisi ve sonucu gizli olduğundan, netice hakkında ilgili kişiye bilgi de verilmez. Bu tür dinlemelerin hukuki denetimi, ancak yine istihbarat mekanizmasının denetim usul ve imkânları çerçevesinde yapılabilir... Anlayacağınız, mekanizma hukuka uygun işlemediği takdirde, zabt-u rapt altına alınması belki de imkânsız bir durumdan bahsediyoruz. Savunma Bakanı diyor ki, "Bizde bir ölçü kaçmış..." Acaba bu ölçünün kaçması hangi boyutta? Yani bu rakamlar hakikaten doğru ise, vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Sayın Yılmaz, yapılan yeni düzenlemelerle bundan böyle dinlemelerin yasal sınırlara çekilebileceğini söylüyor. Bu noktada bir yere kadar iyimser olabiliriz... Fakat şimdiye kadarki dinlemelerin hukuki mahiyeti ve insan hak ve hürriyetleri açısından yansımaları, kesinlikle ülkemizi derinden etkileyecek ve uzun süre meşgul edecektir. Öyle ki, yaşanan hadisede tam ve doğru biçimde hasar tespiti dahi mümkün görünmüyor. Vaziyet hakikaten ürkütücü...
İşin bir başka vahim yönü, bu şekildeki kanunsuz dinlemeler karşısında, hükümete muhalif kesimler hiçbir itirazda bulunmuyor... Tam aksine tepe tepe kullanıyor. Ne ahlak ama!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.