Türkiye ne zaman olumlu bir hava yakalasa, hemen o anda mutlaka rahatsızlık verici, huzur bozucu, ortamı geren bir iddia veya tartışma gündeme sokulur. Bu tartışmanın üzerine çoğu kere ciddi krizler bina edilir! Yani ülkemiz, ne hikmetse güzel gelişmelerin keyfini hemen hiç çıkaramaz, sanki hep sıkıntılı ve gergin durma mecburiyeti var... Düşününüz, bir yılı son derece iyi verilerle kapatmışsınız; kalkınma hızında, enflasyonda hedefleri tutturduğunuz gibi, üzerine bile çıkmışsınız. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch ülke notunuzu yükseltmiş, hazine yabancılara tahvil satışında teklif ettiği miktarın tam on katı bir taleple karşılaşıyor. Son çeyrek asırda hiç görülmeyen bu ve benzeri ümit verici durumları değerlendirmesi gereken kalemler, günlerdir Emine Erdoğan'a Rusya'da hediye edilen bir kolyeyi veya broşu tartışıyor! Gerçekten böyle bir tartışmaya gerek var mıydı? Bir diğer soru da şu; bu tartışmalar ölçülerde yapılabiliyor mu? Siyaset Türkiye gibi ülkelerde, maalesef hâlâ daha mayın tarlası mesabesindedir. Onun için bizim politikacılarımız, sık sık içinde bulundukları riskleri ifade için; bayramlık ve idamlık gömleklerden bahseder... Sayın Erdoğan da zaman zaman bu ifadeyi kullanır. Siyasi tarihi, özellikle de yakın siyasi tarihi bildikleri kabul edilen veya bilmeleri gereken politik şahisyetlerin, geçmişten ders çıkarıp seleflerine göre daha dikkatli olmaları ve onların yapmış oldukları hataları tekrarlamamaları, düştükleri tuzaklara karşı tedbirli olmaları beklenir. Bu açıdan doğrusunu söylemek gerekirse; tartışma konusu kolyenin daha baştan hiç kabul edilmemesi, hatta teklif edilmesine bile meydan verilmemesi gerekirdi. Hediye alıp verme konusu, siyasetçiler açısından her zaman netameli bir konudur. Hediyeyi veren ve kabul eden taraflar ne kadar samimi ve iyiniyetli (Şüphesiz, bazıları bu yolla bazı hedeflere ulaşmaya da çalışabilir...) olursa olsun; bunun polemik konusu yapılacağı bilinmeyen bir şey değil! Hele böyle şeyler için fırsat bekleyenler çoksa... Önce bir noktanın altını çizelim. Başbakanlık sıfatını taşıyan, yani Türkiye gibi bir ülkenin yönetimini üstlenmiş bir kişi eşine birkaç bin dolarlık bir hediyeyi almaktan aciz değildir elbette. Bu hem Sayın Tayyip Erdoğan, hem de daha önceki başbakanların hepsi için geçerlidir. Dolayısıyla, bazılarının fırsattan istifade belden aşağı vurmaları, her şeyden önce savundukları etik kurallar açısından çok yakışıksızdır. Bir kesim işi o kadar ileri götürüyor ki, geçmişteki başbakan ve cumhurbaşkanlarının bazılarının sırf gittikleri ülkelerden hediye alabilmek için dış gezi tertiplediğini iddia edecek kadar ölçüyü kaçırıyor. Bu tarz iddialar, şüphesiz ciddiye alınacak türden şeyler değildir. Siyaseten kişileri hedef alacağım diye ülkenin en saygın kurumlarını küçük düşürmek ve yıpratmak akıl ve izan işi değildir. Biz, başbakanlık mevkiine gelebilmiş hiçbir siyasetçinin ve eşinin, sırf hediye alabilmek için, dış seyahat tertipleyeceğine inanmıyoruz, inanamıyoruz. Bir hediye için insan kendisini bu kadar ucuzlatamaz! Ama şunu da belirtmek durumundayız; geçmişte ve günümüzde, bazı siyasetçilerin ve yakınlarının zaman zaman yeteri kadar dikkatli ve özenli hareket etmedikleri açıktır. Hal böyle olunca da, bulundukları makamın önemi ve taşıdıkları sorumluluğun büyüklüğüne paralel şekilde eleştirilere hedef teşkil etmişlerdir. Asılsız iddialara da, iftiralara da maruz kalmışlardır. Malum kolye hadisesinde iç içe birçok yanlışlık sözkonusu. Her şeyden önce hediyelerin değeri ile ilgili abartılı rakamlar veriliyor. İkinci olarak hediye sahiplerinin ağzından, nezaket ve samimiyet konusunda şüphe doğurucu ifadeler aktarılıyor. "Başbakan iş yerinizi ziyaret edecek, hediye verirseniz iyi olur..." kabilinden ipe sapa gelmez söylentilerin doğruluk derecesi ne kadar araştırıldı? Bunu yapmadan, iddiaları irdelemeden, muhatapların iddialara cevabını eklemeden; insanları töhmet altında bırakmak hangi ahlaki ölçülere sığar? Çamur at izi kalsın yaklaşımı, bugüne kadar pek çok siyasetçi ve bürokratın harcanmasına, yakınlarının mağdur olmasına yol açtı. Ancak ne yazık ki, bu kötü alışkanlığı terk etme niyeti ufukta görünmüyor! Yanlışları tesbit etmek, istismarın önüne geçmek, haksız kazanç sağlamaya mani olmak, makam-mevki ve nüfuz ticaretine set çekmek... Bunların hepsine kayıtsız şartsız evet! Ama yanlışları, başka yanlışlar yaparak düzeltmek mümkün değildir. Bu yolla sureti haktan görünmeye çalışanlar belki bazı saf insanları kandırabilir ama, esasen kendileri asla ve kat'a ahlaki davranmamış olur...