Çatışmacı üslupla nereye kadar?..

A -
A +
Hayli uzun zaman sonra, ülkede yeniden barış havası esiyor... İnsanlar, kan ve gözyaşının durması konusunda oldukça ümitli. Gelişmeler de, doğrusu bu ümitleri besler nitelikte. Kahir ekseriyetin barış istediğinden, esasen hiçbir şüphe ve tereddüt yok. Ancak barışın nasıl sağlanabileceği hususunda, farklılaşan görüşler var. Bu arada, "çözüm sürecine" dair şüphe ve tereddütlere sahip önemli bir kitle de var. Lakin bu halde bile, çözüm sürecine inanan vatandaşların oranı, karşı görüşte olanlardan epeyce yüksek. Kısacası memleketin ekseriyeti, çözüm konusunda iyimser...
Barış iklimini bu seviyede yakalamışken, mutlaka değerlendirmek lazım! Zira önceki gayret ve teşebbüslerin sonuçsuz kalmasından, çıkarılmış olması gereken derslerle birlikte, daha dikkatli ve etkili bir tarz geliştirebiliriz. Nitekim şu ana kadar takip edilen yol, geçmişte yapılan hata ve kimi hazırlıksızlıkların bertaraf edildiğini gösteriyor. Ancak iktidar kanadındaki bu dikkat ve tedbire karşılık, muhalefet cenahında çok karışık rüzgârlar esiyor. Öyle ki, bu süreçte en hazırlıksız ve dolayısıyla en fazla rahatsız görünen kesim, CHP ve MHP... Daha önce benzer bir görüntü veren BDP ise, şimdilerde durumu toparlamış gibi... BDP, düne kadar kullandığı çatışmacı üslubu terk ederek, barışa hizmet edebilecek bir söylem kullanmaya başladı.
Fakat CHP ve MHP'de, "eski tas eski hamam" vaziyetleri berdevam! Ana muhalefet partisi, geçmişte hazırladığı hayli dikkat çekici raporlarını da unutarak, kendi içinde çelişkili bir tablo çiziyor. Partideki ulusalcı damarın bastırması yüzünden, Yönetim kararlı bir tavır sergileyemiyor. Daha doğrusu bir görüş ortaya koyamıyor. Kılıçdaroğlu, şu kritik dönemde, tabir yerinde ise kaçak güreşiyor. Partisinin grup toplantılarında dahi, bu konuya girmemek için; kendi yerine vatandaşları kürsüde konuşturarak, en yakıcı meseleyi popülizme feda ediyor. Bu kaçak güreşme durumu daha ne kadar sürecek ve CHP'ye ne getirecek? Çözüm sürecine dair, merkezin 'sus emrine' rağmen, parti içinden yükselen farklı sesler, bu gidişatın ileride sarsıntılara kapı aralayacağını gösteriyor.
MHP'nin durumu ise daha sıkıntılı... Devlet Bahçeli, konuşma üslubunu iyice sertleştirdi. Üstüne üstlük, konuşmasında siyasi gerginliği hepten tırmandıran kırıcı, dışlayıcı ve fazlasıyla hakaret yüklü bir muhteva kullanıyor. Açıkçası bu tutum son derece tehlikeli... Bu siyasi tavrın, hiçbir şekilde iç barışa hizmet etmediği, etmeyeceği kesin. MHP'nin çözüm sürecine eleştirileri, itirazları elbette olabilir. Burada, yanlış diye değerlendirdiği hususlarda karşı görüşünü tabii ki söylemelidir. Ancak bu tarz çatışmacı bir üslupla, ne birlik ve beraberliğe; ne de toplumsal kaynaşmaya katkı sağlaması mümkün değildir. Hakaret ve sövgüyle, tehditle hiçbir yere varılamaz! "Âkil insanlar heyeti"ne dahi, toptan "karanlık yüzler" şeklinde hücum etmek, barış arayışlarını kökünden dinamitlemektir. Bahçeli, barış dili yerine çatışma üslubunda ısrar ettikçe, partisinin diğer kademelerinde de buna göre reaksiyon baş gösteriyor. "Vur de vuralım, öl de ölelim..." sloganları, bunun açık göstergesidir. Bir an önce, bu tehlikeli üslubu terk etmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.