CHP'liler göğsüne madalya mı takacak?..

A -
A +
Önceki gün, Silivri'de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon Davası sırasında, duruşmayı basıp engelleyen CHP Milletvekillerine, dün Hükümet kanadından sert tepkiler geldi. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, olayı "eşkıyalık" olarak niteledi ve Danıştay Baskınını yapanı yargılayan mahkemenin, CHP'liler tarafından basıldığını söyledi...
Lakin CHP cephesine baktığımızda, tamamen farklı bir hava esiyor. Öyle ki, Mahkemenin çalışmasını kesata uğrattıkları için pek bir keyifliler. Âdeta "Silivri meydan muharebesini kazandıkları" için, göğüslerine madalya takıp gezecekler!.. Oysa işin hukuki veçhesine baktığımızda, durum iç açıcı değil. Başta Anayasa'nın 138. ve Türk Ceza Kanununun 277. Maddesi olmak üzere, pek çok mevzuat hükmünün açıkça ihlali söz konusu. Peki, CHP bu tür hareketlerden ne kazanmayı umuyor? CHP'yi yakından izleyen bir yazar (Mahmut Övür-Sabah), dün, CHP'nin Ergenekon davasındaki tavrıyla iyice marjinalleştiğini belirterek, ülkede yüz yıllık bir mesele çözülürken, yüz yıllık parti CHP'nin içine düştüğü durumun çok düşündürücü olduğunu yazarak bu soruya cevap arıyordu... 
Gerçekten CHP, bir taraftan ülkenin en yakıcı meselesinin çözümünde inisiyatif alamazken, başka alanlarda gündem belirleme veya gündem oluşturma teşebbüslerinde de Silivri'deki olay gibi, ofsayt durumuna düşüyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu, dünkü grup konuşmasında, öteden beri sürdürdüğü "yargının siyasallaşması" iddiasını tekrarladı. Başbakanın talimatıyla savcıların soruşturma başlattığını ileri sürdü. "Yargı görevini yapacaktır diyor, 15 dakika sonra savcı soruşturma başlatıyor..." dedi. Kılıçdaroğlu'nun bu ve benzer iddiaları, belgeye dayanmadığı sürece, siyasi söylemden ileriye gidemez. Ama isterseniz, yargıya geçmişte bu yönde nasıl talimat verilmeye çalışıldığını, iki belge ile bir nebze hatırlatalım:
İlki, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 25.3.1998 tarihli genelgesi... Savcılara gönderilen bu genelgede, Türk Hava Kurumu dışında deri toplayanların 6 ay hapis istemiyle yargılanacağını vurguluyor. Ayrıca o günkü rakamlarla 720 bin liradan az olmamak üzere para cezası tehdidi var...
İkinci belge de, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir imzası ile, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 8 Temmuz 1997 tarihli yazı. Yazının konusu, merhum yazarlarımızdan Ahmet Kabaklı'nın 19 Haziran 1997 tarihli yazı. Merhum Kabaklı, "Hâkimler İrtica Brifingine Koşarsa" başlıklı yazısında; "... Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, (Genelkurmay Başkanlığı da dâhil, Genel Sekreterliği de dâhil) yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemeler ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinlerde bulunamaz...";  şeklindeki anayasa hükmünü hatırlattığı için, hakkında suç duyurusunda bulunuluyor. 
Fakat işin püf noktası, bu duyurudan ziyade, talimat verilmeye kalkışılması. Yazının sonunda bakınız ne deniliyor: "Bu nedenle adı geçen yazar başta olmak üzere, yazı sorumluları hakkında ilgi (b) kanun maddeleri uyarınca yasal işlem yapılmasını ve sonucunda Genelkurmay Başkanlığına bilgi verilmesini rica ederim." İşte size talimat... 
Ve bunun üzerine kamu davası açılıyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.