Nihayet Başbakan "Çılgın Proje"yi açıkladı. Doğrusu aylardan beri iyi yönetilen bir PR çalışmasıyla, kamuoyu bu proje konusunda iyice havaya sokuldu. Açıklandıktan sonra, herkes beklendiği kadar "çılgınca" buldu mu, bulmadı mı ayrı mesele. Ancak farklı bir proje olduğu açık. İşe heyecan katması bakımından "çılgın" sıfatı ilgi çekebilir tabii. Doğrusunu isterseniz bu, çılgınca olmaktan ziyade "akıllı" bir proje... Buna benzer projeleri atalarımız da yüzlerce sene evvel düşünmüş. Nitekim, yüz yıl sonra Boğaz'a yapabildiğimiz asma köprünün; yüz elli küsur yıl sonra ancak bitirmek üzere olduğumuz boğaz tüp geçişinin etütlerini, ecdadımız pekala yapmış. Aynı şekilde Karadeniz'in Marmara'ya bağlanması konusunda çeşitli plan ve projeler Osmanlı'dan bu yana hep gündemde olmuştur. Kaldı ki, "Kanal İstanbul"un Dünyadaki benzerlerini ( Suveyş ve Panama kanalları) ve fonksiyonlarını da biliyoruz. Çılgın mı, uçuk mu tartışmalarını bırakıp, mümkün olan en kısa zamanda bitirmek için paçaları ve kolları sıvayalım... İstanbul'un bir büyük adası daha olacak... Bir boğazı daha olacak. İçinden iki deniz akacak. İstanbul bunlara ve çok daha güzel projelere layık. Şair Nedim, yaklaşık üç asır önce; "Bir gevheri yekpare iki bahr arasında/ Hurşîd-i cihantâb ile tartılsa sezadır..." demiş. Bu kadar büyük bir cevhere iki bahr da, iki boğaz da yakışır. Önemli olan Nedim'e, Yahya Kemal'e, Necip Fazıl'a, Orhan Veli'ye ve daha pek çok şaire ilham kaynağı olan İstanbul'un ve Boğaziçi'nin tabii güzelliklerine gölge düşürülmemesidir. İstanbul'un bugün lokal, ulusal ve uluslar arası ulaşım problemleri çok ciddidir ve acil çözüm beklemektedir. Deniz altı tüp geçişleriyle, metro sistemiyle şehir içi trafiği önemli ölçüde rahatlatılabilecektir. Üçüncü köprü ve çevre yolu ile de, ulusal ve uluslar arası kara trafiği bugünküne nazaran daha iyi duruma getirilebilecektir. Ancak İstanbul'un can-mal ve çevre emniyetini büyük ölçüde tehdit eden uluslar arası deniz trafiği; yani Boğaz gemi trafiği, ancak böyle bir proje ile ıslah edilebilir. Fakat nedense daha ilk günden, peşin yargılarla bu proje mahkum edilmek isteniyor. Kemal Kılıçdaroğlu proje hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmadan, şu hükmü verdi: "Bu projede insan yok. Bu yandaşlarını zengin etme projesidir..." Devlet Bahçeli de benzer şekilde, hem projeyi inceleme fırsatı bulamadığını ifade etti, hem de "Bu yeni zengin türetme yöntemidir..." dedi! Oysa bu hiç de rasyonel bir yaklaşım değil, tamamen siyasidir. Bu ülkede önemli projeler, artık önyargılarla mahkum edilmemelidir. Proje elbette eleştirilmelidir. Ama eleştiriler hiç olmazsa doğru bilgiye dayanmalıdır. Bu arada internet sitelerinde ve twitterda uçuşan "geyik"ler, 'entel-dantel' takımının ne kadar da birikimli olduğunu ortaya koyuyor. Zavallı entelcikler!