Darbeler kalıntısı mevzuat...

A -
A +

Türkiye'de mevzuat tartışması kolay kolay bitmeyecek! Çünkü mevzuatın demokratik ve çağdaş bir yapıya kavuşturulabilmesi için, siyasi mutabakat sağlanması gerekir. Bu siyasi mutabakat için de öncelikle, siyasi diyalog ortamının oluşması lazım... 27 Mayıs1960 Darbesi ile bu ülkeye, vesayet rejimi, kalıcı bir şekilde yerleştirildi. Yönetim zaafı ve istikrarsızlıktan başka bir şey getirmeyen yeni düzende, örtülü müdahale ve açık muhtıralar birbirini kovaladı ve neticede 12 Eylül 1980 Darbesine kapı açıldı. Yine askerî cenahın kontrolünde hazırlanan 1982 Anayasası, 1961'in getirdiği vesayet kurumlarını muhafaza ederek, hatta kimisini daha da güçlendirerek (MGK vs.) aynı düzeni sürdürdü. Otuz senede tam on beş defa değişiklik yapılmasına rağmen, bir türlü rejimin üzerindeki vesayet gölgesi tam olarak kaldırılamadı. 1960'lardan beri, "KUVVETLER AYRILIĞI" sistemindeki tıkanıklıkları konuşup duruyoruz... Peki netice? Daha üç gün önce Başbakan Erdoğan, kuvvetler ayrılığının yanlış yorumlanması ve uygulanmasından dolayı hükümet icraatının aksamasından bahsedince, birileri vaveylayı kopardı!.. Onlara göre, Erdoğan kuvvetler ayrılığına karşı imiş. Bütün yetkilerin tek elde toplanmasını istiyormuş. Bu da düpedüz diktatörlüğe giden yolmuş... İşte, sağlıklı iletişim yerine, ön yargılara dayalı bir siyasi tartışmayı ısrarla yürütmek istemenin sonucu! Oysa Başbakan, daha sonra iki televizyon kanalında aynı anda canlı yayınlanan mülakatında, maksadının ne olduğunu ayrıntılı şekilde anlattı. Kastettiği şey şu idi. Devletin temel erklerinin kendi yetki alanlarının sınırını aşmaması... Daha açıkçası, Yargının; kendisini Yasama veya Yürütme Organının yerine koyarak (yerindelik incelemesi yaparak) karar vermemesi... Yüksek Yargının (Anayasa Mahkemesi ve Danıştay) görevi, yapılan işin (yasama veya yürütme faaliyeti) yürürlükteki mevzuata uygun olup olmadığını tespit etmektir. Yoksa bizzat kendisini Meclis veya Hükümetin yerine koyarak bir karar almak değildir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 kararını vererek, 411 oyla yapılmış olan bir anayasa değişikliğini, laikliğe aykırı olduğu iddiasıyla iptal ederek, kuvvetler ayrılığı anlayışını ters yüz etti. Aynı şekilde Danıştay da, Hükümetin yaptığı birçok özelleştirmeyi, kamu yararına uygun olmadığını ileri sürerek iptal etti... Başbakan işte bunları hatırlattı. Ama beri tarafta, birileri hâlâ diktatörlük teranesini devam ettiriyor... Hâl bu ki, aynı kesim bugüne kadar, vesayeti alkışlıyordu! Vesayetçi ve darbe kalıntısı mevzuatın ortadan kaldırılabilmesi, ancak yeni ve sivil bir anayasanın yapımı ile mümkündür. Ama Parlamentoda bunun için uzlaşma ihtimali, giderek zayıflıyor... AK Parti'nin siyasi işlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Mehmet Ali Şahin, 1960'tan beri dört darbe ve muhtıra döneminde çıkarılan 1998 kanun, 227 kanun hükmünde kararname, 272 tüzük ve 375 bakanlar kurulu yönetmeliğinden halen 295 yasa ve yönetmeliğin yürürlükte olduğunu açıklamış. 21'i kanun ve 6'sı bakanlar kurulu kararı olmak üzere 27 mevzuatta sorun olduğunu, bunların temizlenmesi için çalışma başlatıldığını da dile getirmiş. Bunlar tamam. Ama ille de yeni bir anayasa!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.