Demirel'in siyasetteki kırk yılı

A -
A +

Bugünlerde bazı gazeteci ve yazarlar; meteoroloji istasyonlarının gökyüzü rasatı ile hava tahmini yapması gibi, Sayın Demirel'in bazı konuşmalarına bakarak siyasetin geleceğini kestirmeye çalışıyor!.. Onlara göre, Süleyman Demirel'in "Merkez Sağ"ın toparlanması ile ilgili beyanları, mesela "DYP çatısı altında birleşin..." mealindeki çağrıları, Türk siyasetinde yeni bir hareketlenme ve dalgalanmanın güçlü işareti oluyor. Aynı köşe sahiplerine göre, bu durum aynı zamanda AK Parti 'nin geleceğini de derinden ve tabii menfi yönde etkileyecek bir gelişme!.. Demeleri o ki, Demirel gibi bir siyaset kurdunun bizzat tetiklediği bu süreç; onun desteklemediği, sırtını sıvazlamadığı, hatta fikir ve misyonuna rakip gördüğü siyasi görüş ve partiler için pek de hayırlı olmayacak... Yani biraz daha açarak ifade edecek olursak, demek istiyorlar ki, 'Merkez Sağ'ın esas sahibi DP-AP-DYP (ve ANAP)'tır. Hali hazırda bu boşluk AK Parti tarafından doldurulmakta ise de, bu geçici bir durumdur ve mutlaka değişecektir! İşte bu değişimin de ayak sesleri duyulmaya başlanmıştır... Acaba gerçekten öyle mi? Bu konuda epeyce farklı görüşler var. Tartışmalar alevlendikçe yenileri de mutlaka eklenecektir. 27 Kasım 1964 tarihinde Adalet Partisi 'nin Genel Başkanlığına seçilen ve 12 Eylül 1980 ihtilali ile diğerleri gibi bu parti de kapatılana kadar bu göreve devam eden, yasaklı dönemi bitince 1987'de tekrar aktif siyasete dönerek DYP'nin başına geçen ve 16 Mayıs 1993 tarihinde Çankaya Köşkü'ne çıkıncaya kadar da liderliğini sürdüren Demirel, Cumhurbaşkanlığı döneminde de parti siyaseti ile çok yakından alakadar oldu... Acaba 1964-2000 arasındaki uzun dönemde Süleyman Demirel, sağ siyaset yelpazesinde ve özellikle de "Merkez Sağ" da toparlayıcı olabilmiş midir? Bu dönemdeki siyasi olayları, bunalımları, ayrışmaları, yakından takip edenler gayet iyi bilirler ki, sorunun cevabı olumsuzdur. 1960'lı yılların sonlarından başlayarak önce Necmettin Erbakan gibi, bazı isimlerin kopması veya koparılması, daha sonra 1971'de AP içindeki muhafazakâr kanadın dışlandıklarını öne sürerek kopmaları ve Demokratik Parti 'yi kurmaları ve devamında cereyan eden gelişmeler toplanma ve birleşme değil, dağılma ve dağıtma yansımalarıdır. Keza 1980 sonrası dönemdeki yeni yapılanmada da, önce BTP ve daha sonra DYP ile esasen aynı çizgide olan ANAP 'ın ayrı ayrı oluşumlar olarak ortaya çıkması da net bir bölünme ve ayrışmadır. Bu bölünme, 20 yıllık bir süreçte hem 'Merkez sağ'ı hızla zayıflatmış, hem de ayrılığı derinleştirip kalıcı hale getirmiştir. DYP ile ANAP, aynı siyasi tabana dayanan farklı çatılar altında gücünü sürdürememiş ve neticede baraj altına düşmüştür. Bugün ANAP, hayatiyetini devam ettirmekte bile zorlanırken, DYP de, geleceğe dair güçlü bir görünüm sergileyememektedir... Böyle bir tablo içinde, Demirel'den birleşme ve bütünleşme çağrıları gelmektedir. Bu çağrılar ne kadar yankı bulabilir? En güçlü zamanlarında bile, başında bulunduğu siyasi hareket içindeki bölünmeleri önleyemeyen Sayın Demirel, aktif siyasetin dışında ve ahir ömründe bu rolü güçlü olarak oynayabilir mi? Dünyanın ve dolayısıyla Türkiye'nin gidişatı çok değişti. Süleyman Bey su mühendisi olduğunu sık sık tekrarlardı. Suyu en iyi tanıyan bir kimse olduğuna göre, köprülerin altından çok sular aktığını da şüphesiz iyi bilir! Hatta, önceki gün Ankara'da kendisinin AP liderliğine gelişinin kırkıncı yılı dolayısıyla yapılan toplantıya baktığında bunu derhal görmüştür. 'Merkez Sağ'ı DYP çatısı altında toplanmaya çağıran Demirel, 1987'de DYP Genel Başkanlığını hem de tekmil vererek; "Görev tamamlanmıştır..." diyerek kendisine teslim eden, Menderes 'in Yassıada'daki avukatı, Hasan Polatkan 'ın damadı, AP'nin İstanbul eski İl Başkanı, Doğru Yol Partisi'nin eski genel başkanı, TBMM eski başkanı ve kendisinin kırk yıllık siyaset arkadaşı, Hüsamettin Cindoruk 'un neden gelmediğini kendi kendine sorup cevabını aramıştır herhalde. Tansu Çiller 'in gelmeyişi belki psikolojik sebeplerle izah edilebilir ama, Cindoruk 'un o toplantıya katılmaması yeterince manidardır. Cindoruk gibi daha pek çok ismi sayabiliriz. Ama gerek yok, azdan çoğa işaret vardır . Kırk yıl önce Demirel AP'nin başına geldiğinde, ihtilalle yıkılmış Demokrat Parti tabandaki gücünü hazır bulmuştu. 1965 seçimlerinde bu güç, yüzde 53 oranında halk desteği olarak AP hesabına sandıklardan taşmıştı. Dört yıl sonra 1969'da yüzde 47'ye gerilemekle birlikte yine tek başına iktidar yetkisi vermişti. Ama ondan sonraki yanlışlar, stratejik hatalar ve bunların sonucu olarak vukua gelen bölünme ve parçalanmalar bilinen hikayeleri bu ülkeye yaşattı. Sayın Demirel siyasetten kopmamıştır, kopamayacaktır belki ama, meydanlara ilk indiğinde (şayet bir gün inerse), 1991 yılında halktan istediği ödünç oyların hesabını vermeye zorlanacaktır. Süleyman Bey, mühendistir, hesap adamıdır dolayısıyla bu hesabın verilmesinin öyle kolay olmadığını bilir ve herhalde hesabını da ona göre yapar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.