Demokrasiden kim ne anlıyor?

A -
A +

Cumhurbaşkanının YÖK Kanun Tasarısını geri göndermesi üzerine, birkaç günden beri her kesimde değişik yorumlar yapılıyor. Köşk'te yapılan değerlendirmenin ne kadar yerindelik taşıdığından (Ki, Sayın Sezer'in gerekçeleri bana göre gerçeklere istinad etmiyor...) ziyade, hükümetin bu konuda ısrarcı davranmaması ve yeni bir gerginliğe sebep olmaması noktasında, herkes kendine göre nasihatlerde bulunuyor... Bu nasihatlerde bulunanlar, hukuki bir düzenleme yapmakla hükümetin gerginlik çıkardığını düşünenler; acaba ülke gerçeklerini ne oranda gözönünde bulunduruyorlar? Mesela Başbakan Erdoğan'ın dün partisinin grubunda sorduğu şu sorulara cevap verebilirler mi? Yani Cumhurbaşkanının veto müessesesini çalıştırmasıyla, eğitimde var olan problemler çözülmüş oldu mu? Eğitimde fırsat eşitliği sağlandı mı? Yoksul Anadolu çocuklarının önü açıldı mı?.. Bize göre, Başbakanın dünkü parti grubundaki konuşması, demokrasi fikri etrafında serdedilen görüşler açısından son derece zengindi ve bazılarına hakikaten ders verici nitelikte idi! Belli bir kesimin iştiyakla beklediği yanlışlığa, Sayın Erdoğan düşmedi ve Sayın Sezer'in veto gerekçelerine eklediği şahsi görüşleri üzerinde polemik yapmadı. Hatta devletin tepesinde, satır aralarına sıkıştırılmış bir kısım düşüncelere takılıp sürtüşme zemini açmayacağını da belirtti. Kendilerinin daha geniş vizyondan meselelere baktıklarını, Türkiye'yi daha ileri safhalara taşımaya gayret ettiklerini, ama kendileri ülkenin başını göğe değdirmeye çalıştıkça bazılarının da bundan fena halde rahatsız olduğunu dile getirdi. Bu başarıyı hazmedemeyenlerin, "Gözlerinde ışık olmayanlar, halkla aynı yöne bakmayanlar, halka benzemeyenler ve halkın üzüntüsünü paylaşmayanlar..." olduğunun da altını çizdi.Tayyip Erdoğan'ın şu sözlerini iyi değerlendirmek gerekiyor: "Siyasetçinin görevi, devletle milleti her alanda buluşturmaktır. Devletle millet arasında yaralı alan bırakmamaktır..." İmam-Hatip Liselerini tehlikeli alan olarak görenler, hakikaten halkın üzüntüsünü paylaşıyorlar mı? "Bir kaşık suda fırtına kopmasını bekleyen, bu olmayınca da, vehimler, öcüler, heyulalardan bahisle hayali tehlike ve tehditleri gündeme getirenler...", halkın baktığı yöne bakıyor olamazlar. Hoşuna gitmeyen her durumda, rejimin tehlikeye girdiğinden bahsedenlere, Erdoğan; hiçbir şekilde rejim tartışmasının sözkonusu olmadığını, nitelikleri anayasada belirlenmiş rejimin işleyişinde herhangi bir problem bulunmadığını, ancak sistemdeki aksaklıkların giderilmesi için, milletin talepleri doğrultusunda, çalışmalarına devam edeceklerini tekrar hatırlattı. Bu noktada, Millet Meclisi'nin iradesini küçümsemeye kalkışanların da beyhude uğraştığını kayda geçirdi. Elbette, Devletin temelini teşkil eden kurumlar arasındaki münasebetler ve işleyiş biçimine uygun olarak icraat yapacaklarını, dünyanın hiçbir yerinde parlamentoda, azınlık oyların çoğunluğa tahakküm edemeyeceğini, böyle bir şeyin zaten mümkün olmadığını söyleyen Başbakan ve AK Parti Genel başkanı, "Demokrasiyi özgürlük ve adalet olarak değil de, ayrıcalık olarak görenlere" gerçekten iyi bir demokrasi dersi verdi... Dün öğleden sonra Deniz Baykal da CHP Grubunda konuştu. Ama konuşmasında söylediği yeni hiçbir şey yoktu. Eski tas eski hamam... Öteden beri söyleye geldiği düşüncelerini tekrarladı. İtiraf etmeliyim ki, konuşması bana çok yavan ve bayat geldi!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.