Hukukun 'h'sinden anlamayanlar bile en keskin hukuki yorumları yapıyor. Hele bir de "Ben hukukçu değilim ama..." diye söze başlamaları yok mu, insanı tilt ediyor! Hatip Dicle'nin esas mağduriyeti, vekilliğinin düşürülmesi değil. Burasını doğru anlayalım. Tam aksine Dicle ve avukatları ve onu ısrarla aday yapan BDP ve uzantıları; kanuna karşı hile yaparak, böylelikle bir başka hedefe ulaşmak için, bir şekilde kapıyı aralama planını sahneye koymuştur. Bu da orta ve uzun vadede, benzer şekilde Öcalan'a siyaset yolunu açma denemesidir... Gerisi laf-u güzaf ve teferruattır. Peki Dicle'nin asıl mağduriyeti nedir? Şudur: "Terör örgütünün propagandasını yapmak terör suçudur..." diyen, Terörle Mücadele Kanunu yedinci maddesinin hükmü. Dicle'nin buradan aldığı ceza kanuni olabilir ama, evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Bomba ve kurşun atan ile, söz söyleyen aynı kefede olamaz. Evet, esas mağduriyet budur. Bunun yolu da TMK'yı değiştirmektir. Hatip Dicle'nin vekilliğinin tekrar diriltilmesi, Anayasa, Milletvekili Seçimi Kanunu ve TMK değiştirilmeden kesinlikle mümkün değildir. Bir kişi için bunları yapmak yerine, yeni bir anayasa ve ona göre de bütün mevzuatı baştan düzenlemek daha akılcı bir çözüm yolu değil mi? Tayip Erdoğan'ın dün ifade ettiği üzere, köklü çözüm sıfır kilometre yeni bir anayasadır. BDP ve bağımsızların, "Dicle olmadan asla..." diyerek, direniş yoluna sapması doğru bir yol değildir. Bu yaklaşım, ülkeyi germekten ve toplumun öfkesini kabartmaktan başka bir işe yaramaz. 2002 yılında Tayip Erdoğan'ın adaylığı, tamamen hukuka aykırı biçimde engellendiği zaman, AK Parti böyle bir direnişe başvurmamıştı. Keza 2008 yılında AK Parti hakkında hiçbir hukuki mesnede dayanmayan kapatma davası açıldığı zaman da, yüzde kırk yedilik oya dayanan iktidar partisi ve taraftarları, "yakarız -yıkarız, dağa çıkarız, savaş çıkar ha!..." gibisinden tehdit ve şantaj yoluna gitmemişti. BDP ve müttefikleri de, aklın ve sağduyunun yolunu seçmeli. Sorunlara çare ve çözüm yolu aramanın yeri, dağlar -mağaralar değil, Millet Meclisidir. Şu halde BDP'ye geçecek bağımsız milletvekilleri, halktan aldıkları oyların gereğini yerine getirip; Meclis çatısı altında, bütün bu sorunlara çözüm için katkı vermelidir. Aksi durumda alınan oylar istismar edilmiş olur ve bu yolla da Hatip Dicle'nin mağduriyeti giderilemez. İkide bir Diyarbakır halkının verdiği, yetmiş küsur bin oydan bahsetmek olayı saptırmaktır. Esasen Dicle'yi yasa dışı yoldan vekil yapmaya çalışmak oyları heba etmiştir. Bunu gözden kaçırmayalım! Bir de halkın oyları ile parti iradesini karıştırmamak lazım. Mesela CHP ve MHP'nin aday yaptığı Haberal, Balbay ve Alan parti oylarıyla seçildi. Ancak bağımsız adaylar Tuncay Özkan, Doğu Perinçek ve Çetin Doğan seçilemedi! Demek ki organize hareket farklı sonuç veriyor!