Jandarma eski genel komutanı Org. Eşref Bitlis'in hayatını kaybettiği, şüpheli uçak kazası ile ilgili dosya; on yedi yıl aradan sonra, Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından yeniden açılıyor... Aynı dosya hakkında askerî savcılık takipsizlik kararı vermişti! Eşref Bitlis'in uçağının düşmesinden kısa bir süre sonra, dönemin genelkurmay başkanı Doğan Güreş, olayın yalnızca bir kazadan ibaret olduğunu resmen açıklamıştı. Ancak bu ve daha sonraki bütün resmî beyan ve açıklamalara rağmen, bahse konu uçak kazasının bir kaza olmadığı hususunda, kamuoyunda çok ciddi bir şüphe hep gündemde kaldı. Kazada hayatını kaybedenlerin yakınları, özellikle ikinci pilot Yüzbaşı Tuğrul Sezginler'in yakınları olayın suikast olduğunda ısrar ettiler. Ne yazık ki, ısrarlar resmî makamlarda bugüne kadar beklenen ilgi ve yankıyı bulmadı. Ancak son zamanlarda, başta Turgut Özal olmak üzere, üst düzey devlet görevlilerine karşı girişilen suikast teşebbüsleri ve faili meçhul cinayetlerle ilgili araştırmalar, kalın örtülerin arkasında kalmış olayların gün yüzüne çıkarılması noktasında, yeni bir sayfanın açılmasını sağladı... Eşref Bitlis dosyasından ne gibi bir sonuç çıkabilir? Bunu önceden kestirmek mümkün değil. Ama şunu söylemek mümkün: Şayet olay ciddiyetle tahkik edilir ve sonuna kadar da devam ettirilirse, en azından zihinlerdeki şüphelerin giderilmesi sağlanabilir. Zira ortada o kadar çok şüphe çeken durum var ki!.. Kaza ile ilgili bilirkişi heyetinin başkanlığını yapan Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel'in "Uçak bal gibi düşürüldü..." ifadesi bile tek başına çok şeyi anlatıyor. Uçağın C4 patlayıcıları kullanılarak düşürülmüş olabileceğine dair teknik raporlar... İstihbarat astsubayının ifadeleri. O gece nöbet tutan Bursalı erin gördükleri ve soruşturma heyetine anlattıkları. Keza ismi belirtilmeyen bir emekli albayın, kaza ile ilgili raporun sonradan değiştirildiğine dair iddiaları... Ve bu sütuna sığdıramayacağımız daha pek çok iddia, bilgi ve bulgular. Bunların hepsinin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. On yedi buçuk yıl aradan sonra, sivil savcılık elbette her şeyi inceden inceye soruşturacaktır. Bu soruşturmanın gerektiği gibi yürümesi çok çok önemli. 'Gerektiği gibi' ifadesinden kastımız, soruşturmaya herhangi bir dış müdahale veya etkileme olgusunun söz konusu olmaması... Silahlı Kuvvetler bünyesinde meydana gelen ve karanlıkta kalan buna benzer daha birçok olay var. Mesela Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korg. Hulusi Sayın'ın 23 Mayıs 1991 tarihinde öldürülmesi, aynı gün Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Temel Cingöz'ün, bir gün sonra yani 24 Mayıs 1991'de de emekli Korg. İsmail Selen'in öldürülmeleri. Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın'ın Kanas suikast silahıyla öldürülmesi (22 Ekim 1993). Keza Mardin İl Jandarma Alay Komutanı Rıdvan Özen'in katledilmesi. Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu'nun intihar olarak açıklanan şüpheli ölümü. Ve bu olayların bir kısmında, ismi muhtemel failler arasında geçen Binbaşı Cem Ersever'in öldürülmesi vs. vs... Özetlersek, resmî açıklamalar ve yalanlamalar ve hatta savcılık soruşturmaları ile mahkemelerde yapılmış olan kovuşturmalar dahi, çoğu zaman olayların gerçek yüzünü tam olarak yansıtmaz. Yukarıda bir kısmı belirtilen önemli olaylar, bunun çarpıcı örnekleridir. Halk gerçekleri öğrenmek ister...