Fikir üretmek yerine, kavga seyretmek!..

A -
A +

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Meclis açılışında yaptığı konuşmadan yola çıkarak, yapılan kimi yorumların ne kadar zorlama olduğu hemen sırıtıyor... Yıllardır, Gül ile Erdoğan arasında bir ayrışma, zıtlaşma ve de çatışma görmek isteyenler, her seferinde eli boş döndükleri halde, vazgeçmiyorlar. Ülke ve millet hesabına kafa yorup, faydalı fikirler üretmeye çalışmak yerine; memleketin hiç de hayrına olmayacak bir güç ve iktidar kavgasını seyretmeyi istemek, hangi akıl ve mantığın eseri olabilir?! Cumhurbaşkanının Meclis'te, Başbakan'ın AK Parti kongresinde yaptığı konuşmalar arasında, elbette ki çok fark olacaktır. Bu eşyanın tabiatı icabıdır! Aksinin olması durumunda, endişeye düşmek gerekir. Demokrasi'de kurumların yapısı, salahiyeti ve sistem içindeki konumu, "kontrol- denge" esasına dayanır. Bu kontrol-denge esası, temel erkler arasında gözetildiği gibi, aynı erkin unsurları içinde de gözetilir ki, doğru olan da budur. Evet, bugünkü görevleri icabı, Sayın Gül ve Sayın Erdoğan'ın; bazı konularda, mutlaka farklı refleksler göstermesi de mecburidir. Cumhurbaşkanı, "devletin başı" sıfatıyla siyaset ve partiler üstü konuma sahiptir. Devleti temsil görevi, bu duruşu zorunlu kılar. Başbakan ise, iktidarın başı olarak siyasetin tabii parçası ve en önemli aktörü olarak, siyasi tavır göstermek durumundadır. Unutmayalım ki, Cumhurbaşkanının, tıpkı hakem pozisyonunda; "devletin organları arasında ahenkli işleyişi gözetmesi" de, anayasal görevidir. Sandıkta halka hesap verme durumundaki Başbakanın, partisinin siyasi programı ve ilkeleri doğrultusunda, politika yapmasından öteye ne beklenebilir? "Siyaset sosyolojisi" dediğimiz disiplin, tam da bunları öğretmiyor mu?.. Gül - Erdoğan örneğindeki gibi, ikisi de aynı siyasi geleneğe mensup olmakla birlikte, devlet ve hükümet başkanı arasında, pekala görüş ayrılığı da olabilir. Bu da dünyanın sonu değil herhalde!.. Daha da öteye gidelim; "Barika-i hakikat müsademeyi efkârdan doğar", bizim atasözümüz değil mi? Fakat nedense, kimileri ısrarla bu tür bir fikri ihtilaftan devasa kriz devşirmeye çalışıyor ki, çabaları nafile! Sayın Gül'ün her söyleminden, mutlaka bir muhalefet ve parti içi mücadele niyeti aramak, asla gerçekçi değildir. Bizzat kendileri tarafından da kerrat ile ifade edildiği üzere, her ikisinin çok derin ve samimi bir fikrî ve siyasi, ortak geçmişleri var. Rol paylaşımı, fedakârlık ve sadakat noktasında, mükerrer imtihanlar başarıyla verilmiş... Her ikisi de, makam-mevki ve şahsî rütbelerin; ulvi davanın önüne geçemeyeceği noktasında hemfikir iken, onların ikbal kavgasına tutuşacağını beklemek, gerçekçi bir tutum değildir... Gül'ün, ülke meselelerinin çözüm adresi olarak gösterdiği, Büyük Millet Meclisi'nde verdiği mesajlar, 'Tarafsız Cumhurbaşkanı' niteliğine, ne kadar uygunsa, Erdoğan'ın da; hükümet başkanı sıfatıyla ve 'siyasi taraf' olarak, ortaya koyduğu politik yaklaşım, o kadar doğrudur. Dolayısıyla konuyu, gereksiz ve vakitsiz bir parti içi mücadele kisvesine büründürmeye çalışmanın kimseye, her şeyden önce bu ülkeye, hiçbir faydası yoktur ve olamaz. Yani medya leşkerleri, daha sağlıklı analizler yapmalı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.