Sizce normalleşme nedir?

A -
A +

Siyasette yumuşama veya normalleşme kavramlarından kim ne anlıyor? CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “hem müzakere hem mücadele” olarak takdim ettiği normalleşmeyi, kendi partisi tam olarak benimsiyor mu?

 

 

 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, rasyonel bir yaklaşımla, siyasette gerginliğin değil; yumuşama ikliminin hem kendi partisine hem ülke meselelerinin çözümüne fayda getireceğini kayda geçirdi. Kendine göre yeni bir muhalefet tarzını hayata geçirmek istiyor. Özel bunu şu şekilde formüle ediyor: Ana Muhalefet Partisi olarak, iktidara karşı rekabette “hem müzakere hem mücadele” yoluyla mesafe katetmek…

 

Gelgelelim CHP’nin içinden buna ilk günden yoğun itirazlar yükselmeye başladı. En başta eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu reaksiyon gösterdi. Ve tam tersi istikamette bir politikanın yürütülmesi gerektiğini; müzakere değil, mücadele edilmesinin şart olduğunu söyledi. Parti içinde Kılıçdaroğlu gibi düşünenlerin sayısı az değil. Dolayısıyla itirazların dozu yükseldikçe Özgür Özel’in işi daha zorlaşacak gibi görünüyor… Ama şu ana kadarki tavrı doğru ve bunu sürdürmesi kendi yararına olacak gibi. Öncelikle liderliğini tartışılır noktadan uzaklaştırması gerekiyor. Vaka 31 Mart seçim sonuçlarının sağladığı avantajla, bunu şimdiye kadar başarılı götürdü denilebilir. Fakat CHP içinde farklı gelecek beklentisi içinde olan fraksiyonların karşı mücadeleden sarf-ı nazar edecekleri beklenmemeli. Bu da siyasette beklenen yumuşama ve normalleşmenin tezahür etmesine mâni olacak demektir!.. Mesele sadece CHP içindeki farklı grupların zıt tavrı değil elbet. CHP’nin kurumsal yapısı bizzat, bu normalleşmenin vuku bulması önünde bir engel olarak duruyor.

 

Çünkü CHP, normalleşmeyi bütünüyle kendi beklentilerinin paraleline sokmak istiyor!.. Mesela 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili mahkeme kararlarına karşı takındıkları tavır bunun bariz örneğidir. Öteden beri Selahattin Demirtaş ve şürekâsına selam gönderen CHP Yönetimi, yargının verdiği cezai hükümleri bir hukuki netice olarak değil, normalleşmenin aleyhinde ve ötesinde bir durum gibi karşılıyor. CHP’li Gökhan Günaydın, bahse konu kararları “Türkiye’nin çağdaş hukuk devletinden ne denli uzaklaştığı ve AK Parti ile normalleşme kelimelerinin birbirine mesafesini göstermesi bakımından tarihî olduğu” şeklinde değerlendiriyor. “Bu kararlarda hukuk yoktur” diyen Özgür Özel de öteden beri Selahattin Demirtaş’a selam durma noktasında kaldığını teyit ediyor! Tabiatıyla buradaki açık çelişki, yasama ve yürütme alanında izlenmesi gereken siyaseti, tarafsız yargıya da teşmil etmek istemeleridir. CHP’liler, sanki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen mezkûr davayı, AK Parti İktidarı veyahut Cumhur İttifakı yürütmüş gibi bir yöne saptırıyor. Devletin yürürlükteki kanunlarına göre yapılan yargılamayı, “yargının siyasallaştığı” şeklinde bir genelleme ile hiç ilgisiz adreslere yönlendirmeye çalışıyor. Ancak bunun da ötesinde absürt bir bakış açısıyla, kendi beklentilerini karşılamayan her olayı veya gelişmeyi anormallik olarak kabul ediyor. Demek oluyor ki, CHP’nin talep ve beklentilerinin hâsıl olmadığı her gelişme kategorik olarak normalleşme dışı bir sonuçtur! Bu mantıkla ilerleme kaydetmek mümkün değil.

 

CHP gerçekten normalleşme istiyorsa ve bunu devamlı kılma noktasında bir gayret göstermek niyetinde ise, öncelikle normalleşme kavramını doğru biçimde anlamalıdır. “HEM MÜZAKERE HEM MÜCADELE” diye formüle edilen tanımlama özünde doğrudur. Elbette hiç kimse yumuşama hesabına CHP veya bir başka partinin izlediği politikalardan vazgeçmesini isteyemez. Önemli olan farklı siyasi partilerin ülke meseleleri için ortaya koyduğu çözüm ve programları birbirine yaklaştırabilmek ve asgari müştereklerde birleşebilmektir… Lakin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği üzere, birileri ille de “siyaseti yüksek gerilim hattına hapsetmek” istiyorsa bu doğru bir tutum değil. Hiç kimseye faydası yoktur. Türk siyasetinin yumuşamaya ve normalleşmeye ihtiyacı var. Özel’in Kılıçdaroğlu’na verdiği cevapla örneklendirelim: “Şayet müzakere edilmezse sık sık seçim sonuçlarına atıf yapılır…”  Tekrar belirtelim ki, diyalog kapılarını kapalı tutmak, sürekli gerilim üretmeye çalışmak, hiçbir siyasi parti için gerçekçi bir strateji değildir ve olamaz.

 

Hâsılı, CHP’nin genlerindeki parti içi iktidar mücadelesi, her zaman baskındır. Her ne kadar son mahallî seçimlerdeki başarı, şimdilik bazı hesapların ertelenmesini mecburi kılmışsa da, bu fazla uzun süreceğe benzemiyor. Çok geçmeden CHP fabrika ayarlarına dönecek gibi görünüyor… Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Özel ve Yavaş adreslerinde ve belki bunlara ilaveten uç verecek yeni odaklarda, parti içi mücadelenin dolapları dönecektir. Ama şu hususun altını çizelim; 31 Mart’tan bu yana Özel’in isabetli şekilde attığı yumuşama ve normalleşme adımları, kısa zamanda liderliğini bariz pekiştirdi. Bunu devam ettirmesi işini daha da kolaylaştıracak, rakiplerine karşı büyük avantaj sağlayacaktır. Keza ülke siyasetine olumlu etkisi, halktan iktidar vizesini alma yolunda da kati şekilde güç verecektir. Tabii CHP kadrolarının nihai tercihini yapması lazım: Asıl iktidar mücadelesi hangi zeminde yürütülecek? Parti için mi, ülke için mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.