Uzun yıllardır istikrarsızlık ve kaosun hâkim olduğu Kafkalarda, barışın sağlanması şüphesiz çok önemli. Ancak barışın önündeki engelleri çok iyi analiz etmek gerekiyor. Hele işin içinde; Rusya, İran ve İsrail varsa!..
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO-Economic Cooperation Organization) pek fazla gündeme gelmese de, esasen çok önemli bir milletlerarası kuruluş… 1964 yılında, Türkiye; İran ve Pakistan tarafından kurulan Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Teşkilatı (RCD-Regional Cooperation for Development), İran’da Humeyni Devrimi sebebiyle, faaliyetlerini bir süre askıya almak zorunda kaldı. 1985’te yeniden organize olma çalışmaları başlatılıp EİT (Ekonomik İşbirliği Teşkilatı) kuruldu, neticede daha geniş bir yapıyla tekrar beynelmilel arenaya döndü. Türkiye, İran, Pakistan ile birlikte Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Afganistan’ın katılımıyla, on üyeli ve potansiyeli yüksek bir topluluk meydana geldi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de gözlemci üye olarak yer alıyor… İşte bu önemli teşkilatın Azerbaycan, Karabağ’daki Hankendi’de toplanan 17. Liderler Zirvesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önemli mesajlar verdi… Kafkaslar coğrafyası dünya siyasi ve stratejik dengelerinde çok önemli yer tutan bir bölge. Bu bölgede Rusya, İran başta olmak üzere bölgesel ve küresel güçler, nüfuz politikalarıyla her daim yeni meseleler çıkarmaktan geri durmaz. Rusya, Sovyetler Birliği döneminden kalma iddialarıyla, bu bölgeyi hep bir arka bahçe olarak görmekte ısrarlı. Ermenistan’ın otuz yıl boyunca, işgal altında tuttuğu, Azerbaycan’ın Karabağ topraklarını zapt etmeye yeltenmesi, başlangıçtan itibaren Rus desteğiyle sağlandı. Zaman içinde dengelerde önemli değişimler meydana geldi. Azerbaycan nihayet Türkiye’nin de güçlü desteğiyle, 2020 yılı sonlarında işgal altındaki topraklarını kurtarınca, Bölgede yepyeni bir paradigma oluştu… İran çeşitli saiklerle en başından beri, Ermenistan’ın işgal politikasına destek verirken, Rusya; Bölgenin tamamına dair hesapları sebebiyle, kilit rolünü sürdürmek için problemin çözümünden ziyade devamını istedi. Bu arada, Kuzey Azerbaycan üzerinden Güney Azerbaycan’ı da kullanarak, İran’a baskı kurmaya çalışan İsrail’in buradaki ilişkilerinin sayısız soru işaretiyle dolu olduğunu belirtmek gerekiyor...
Özetle Rusya, İran ve İsrail’in doğrudan ve dolaylı olarak müdahil olduğu Kafkaslarda, barış ve sükûnetin sağlanması hiç de kolay değil. Tabiatıyla olumsuz etki yapan aktörler bunlardan ibaret değil. Mesela AGİT Minsk Grubu’nda yer alan ABD ve Fransa ile birlikte Almanya, İtalya, Belarus, Finlandiya vs. başta olmak üzere, bu coğrafyada daha etkin olmak isteyenler oldukça kalabalık… Hâl böyle olunca mevcut problemlerin dürüst şekilde ele alınıp çözümü için uğraşmak kolay olmuyor. Her şeye rağmen konjonktür dolayısıyla, daha başka meselelere angaje olan Rusya ve İran istedikleri kadar aktif rol oynamayı sürdüremiyor. Fakat her ikisi de bundan asla vazgeçmiyor… Ne zaman Kafkaslarda hakiki barışa doğru bir adım atılmaya çalışılırsa, hemen tuhaf olaylar gelişiyor. İran ile Azerbaycan arasında ilişkilerin yumuşaması ve olumlu bir çizgiye gelmesini hiç ama hiç istemeyen etkili odaklar var! İran’ın bir önceki cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 19 Mayıs 2024’te, Giz Galası Barajının açılışına katılmak üzere Azerbaycan’a gitmişti. İki ülke arasında Aras Nehri üzerindeki üçüncü ortak proje olan bu barajın açılışını yaptıktan sonra, dönüş yolunda pek çok soru işaretiyle yüklü bir helikopter kazasında hayatını kaybetti. 1981 yılında bir bombalı suikastla hayatını kaybeden Ali Recai’den sonra görev başında ölen ikinci cumhurbaşkanı Reisi’nin, iki ülke arasında iş birliğini geliştirmekten yana bir isim olduğuna dikkat çekiliyor. Diğer taraftan Ermeni Diasporasının bütün baskılarına rağmen, ülkesinin geleceği için daha gerçekçi, yapıcı ve cesur politikaları hayata geçirmeye çalışan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’a karşı, Kilise merkezli bir darbe teşebbüsü de ortaya çıkarıldı… Paşinyan’a yönelik, bugüne kadar gizli açık pek çok karşı eylem gerçekleştirildi.
Diğer taraftan son günlerde Rusya ile Azerbaycan arasında baş gösteren gerilim tehlikeli bir görüntü veriyor… Durduk yerde bu gerilimin ortaya çıkması ciddi soru işaretleri taşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ECO zirvesinde, “Hankendi'nin Kafkasların yeni kalkınma ve barış merkezi olacağına inanıyorum…” mesajını vermesi, şüphesiz tam da bu süreçte dikkat çekici. Erdoğan bölge barışının önemine dikkat çekerken, İsrail’in tam aksi yöndeki Siyonist politikalarına işaret etti. Türkiye’nin Filistin ve Gazze politikasının ne derece kararlı şekilde yürütüldüğünü ve bundan asla vazgeçilmeyeceğini bir kere daha teyit etti. Ermenistan Başbakanı Paşinyan, iki hafta önce İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildi. Bu görüşmede önemli konular konuşuldu şüphesiz. Tam da bu görüşme sonrasında darbe teşebbüsünün açığa çıkarılması yeterince manidar değil mi! Her şeye rağmen, Paşinyan tutarlı bir şekilde, Zengezur Koridoru'nun açılmasından yana tavrını sürdürüyor. Çünkü bu koridorun ülkesinin ekonomik refahına ve dünyaya açılmasına kapı aralayacağına inanıyor. Türkiye’yi doğrudan Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle buluşturacak bu koridora, ekonomik ve siyasi bazı gerekçelerle İran, çok katı biçimde karşı çıkmaya devam ediyor!.. ABD’nin İsrail ile birlikte nükleer tesislerini bombaladığı bir sırada dahi, İran, Zengezur konusunu gündeminin üst sıralarında tuttu ve aynı tutumu sürdürdü. Bu son derece dikkat çekici bir husus. Hâlbuki Türkiye, bu meselede İran gibi tek taraflı bir tavır koymuyor. Son derece esnek ve uzlaşmacı bir davranış sergiliyor. Velhasıl Cumhurbaşkanının da tekrar işaret ettiği gibi, Kafkaslarda barışın temini çok çok önemli. Ancak bu barışı tek taraflı gayretlerle sağlamanın mümkün olmadığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor!
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...