“Önemli olan ateşkesin harfiyen uygulanması…” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hatırlatması meselenin püf noktası. Hele hele İsrail’in daha önceki sabotajları düşünüldüğünde, bunun ehemmiyeti daha kesin anlaşılır.
Siyonist, terörist İsrail, ateşkes kararına rağmen, son ana kadar vahşi bombardımana devam etti. Gazze’de fazlasıyla gecikmiş olan ateşkes nihayet yürürlüğe girdi… İki yıldan beri terörist devlet İsrail’in ika ettiği katliam ve soykırım en azından şimdilik durduruldu. Ateşkesin kalıcı olup olmayacağı birçok şarta bağlı… Mısır’daki görüşmelere katılan Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın, dün ayağının tozuyla İstanbul’da, Uluslararası İstihbarat Kongresinin açılış konuşmasında önemli bir noktaya dikkat çekti. Evet, ateşkes sağlanmış bulunuyor. Ama ortamın fazlasıyla kırılgan olmasından dolayı, geleceğe dair ihtiyatlı konuştuklarını belirtti MİT Başkanı… Cumhurbaşkanı Erdoğan da, dün Rize’de; “Önemli olan ateşkesin harfiyen uygulanması” olduğunu bir kere daha hatırlattı. Ve bunun harfiyen uygulanması için, bilfiil takipçisi olacaklarını belirtti. Aynı şekilde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da, sahada ve masada ateşkesi takip edeceklerini ifade etti. Bütün bu beyanlar varılan ateşkesin devamı ve kalıcılığının ehemmiyetine dikkat çekiyor elbet. O yüzden esas olan ateşkesin devamı ve geleceğidir. Şayet kalıcılık temin edilebilirse, aynı planın ikinci safhası olan barış arayışlarında mesafe almak, orta ve uzun vadede bir sonuca ulaşmak mümkün olabilir. Açıkçası, İsrail’in sabıkasından dolayı bu ateşkesin fiiliyata döküleceği dahi, bazılarınca imkânsız görülüyordu. Hâlen de ciddi tereddütler giderilmiş değil. Ama İbrahim Kalın'ın dünkü konuşmasında belirttiği üzere, ateşkes için kuvvetli bir irade ve iyi niyet ortaya konulduğu için, bunun üzerine ümitle güven inşa etmek mümkün. Elbette geçmişi her daim göz önünde tutarak, azami dikkat ve hassasiyet elden bırakılmayacak. Ama hemen şunu da ilave etmek gerekir ki, Gazze’de kalıcı bir ateşkesin sağlanması bütün dünyanın ortak bir sorumluluğudur. Ne yazık ki dünya genel olarak çabuk ve doğru biçimde tepki verme hususunda sınıfta kaldı. Şayet utanç verici sessizlik ve tepkisizlik olmasaydı, Siyonist İsrail’in soykırım pervasızlığı bu denli feci boyutlara varmazdı. Hâlâ daha Batı’nın bir kısmı, aynı utanç verici tavır içinde debeleniyor.
Bu saatten sonra, insanlık adına bu kara lekenin izleri mümkün olan en köklü şekilde ortadan kaldırılmak isteniyorsa, bağımsız Filistin devletinin kurulması ve sınırlarının güvence altına alınması hususunda dünya devletleri seferber olmalı. Şayet eski tas eski hamam misali, İsrail’in vahşet ve barbarlığını seyretmeye, hele hele destek vermeye yeltenen olursa, bu insanlık adına gerçekten en büyük felaket olur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği üzere, bedeli çok ağır olur… Gazze’de hunharca katledilen veya açlıktan ölüme mahkûm edilen yetmiş binden fazla insanın kanı zinhar yerde kalmamalı. Bir taraftan Gazzelilerin can güvenliği için çalışmalar yapılırken, diğer taraftan da işlenen insanlık suçlarının hesabı sorulmalıdır. Bu dediklerimizin hiç de kolay şeyler olmadığının elbette farkındayız. Velakin dünya şimdiye kadarki ağır hatasını telafi etme noktasında, insani değerlerin yerli yerine oturtulması için harekete geçmelidir. Bu yapılmadığı takdirde, Filistin topraklarında gerçek manada barış ve istikrar sağlanması mümkün değildir. Dünya çapında sivil vicdan asil biçimde ayağa kalkıp, terörist İsrail’in işlediği insanlık suçlarına isyan ederken, karar verici mercilerin kös kös seyirci kalması kabul edilemez. İki devletli çözüm bu meselenin püf noktasıdır. Bu konuda yetmiş beş senelik gecikme artık süratle ortadan kaldırılmalıdır. Fransa Devlet Başkanı Macron’un son zamanlarda bu konuyu istikrarlı biçimde dillendirmesi önemli bir işaret...
Bugünkü duruma dönecek olursak, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’nin büyük katkısının olduğu ateşkes kararı, Gazze halkının bir nefes almasını şimdilik temin etmiş oluyor. Amma en kritik husus kalıcı olması. On binlerce insan elinde kalan birkaç parça eşya ile yeniden yollara düştü. Harabe hâline gelen Gazze coğrafyasında, yerini bulup bulamayacağı dahi belli olmayan eski evine ulaşmaya çalışıyor. Bu zavallı insanların ümitleri bir kere daha yıkılmamalı. Ve bu insanların mübrem ihtiyaçlarının en hızlı şekilde karşılanması insanlık vazifesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki uyarıları oldukça dikkat çekici. “Gazze’de tekrar soykırım ortamına dönülmesinin bedeli çok ağır olur. Bölgemiz ve özellikle Gazze kana, katliama ve gözyaşına doymuştur. Artık barışa fırsat tanınmalıdır…” Bu barışın gerçekten sağlanabilmesi, küresel güçlerin bir kez olsun insaflı davranmasına bağlı. Yani adalet prensibini hatırlayıp dikkate alması… Dünya bu sınavdan geçmelidir. Gazze halkının dramı ne kadar çabuk ortadan kaldırılırsa, medeni olduğunu iddia eden dünyanın huzuru da o derece artar. Ancak Gazze ve bütün olarak Filistin topraklarında, İsrail’in zulmü devam ederse, vicdan taşıyan hiç kimse rahat edemez. Bakınız insanî durumun en çarpıcı anlatımını, Erdoğan’ın şu cümlesinde buluyoruz: “Gazzeli kardeşlerimizin şükür secdesine kapandığını görmek, bizi çok farklı duygulara götürmüştür. Gazzeli çocukların yüzünde açan tebessüm bizim de içimizi ısıtmıştır…” Evet, iki yıldır tebessüme hasret olan o çocukların yüzündeki tebessüm sönmemeli. İnsanlık onuru adına dünya bunu başarmalıdır...
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...