Dikkat!.. Provokasyonlar…

A -
A +

Ekim 2024’te başlatılan “Terörsüz Türkiye” sürecinin ilk gününden beri, geçmişte yaşanan acı tecrübeler hatırlatılarak, provokasyon uyarısı yapılıyor. Habur Keşmekeşi, Oslo görüşmeleri ve “Çözüm Süreci”…

 

 

 

Sırf zihinler bulanmasın diye, 2013’te; büyük ümitlerle başlayan ancak daha sonra sabote edilen “Çözüm Süreci”nden dolayı, SÜREÇ ifadesi, Terörsüz Türkiye için bir müddet özellikle kullanılmadı… Bu hassasiyet son derece haklı ve yerindeydi. Zira Türkiye’nin ağzı çok kez yanmıştı… 1993’ten başlamak üzere, 2013 Çözüm Sürecine kadar; en az altı defa, bölücü terörün sona erdirilmesi için, bazen tek taraflı (Öcalan’ın 90’lı yıllarda kendi başına yaptığı) bazen de karşılıklı olarak atılan adımların hiçbiri sonuç getirmedi. Çünkü sabote edildi. Burada hemen yaşanan Habur keşmekeşini, sızdırılan ve rayından çıkarılan Oslo görüşmelerini ve evet 2013 “Çözüm Sürecini” hatırlayalım… O sebeple yoğurdu üfleyerek yemek zarureti söz konusuydu! İlk günden beri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başta olmak üzere, siyaset ve devlet adamlarının, konu hakkında çok dikkatli bir dil kullandıklarını görüyoruz. Her konuşmalarında kelimeleri özenle seçtiklerini müşahede ediyoruz. Şehit ailelerini ve gazilerimizi üzecek, rencide edecek herhangi bir söz ve davranışa müsaade edilmeyeceğini, her seferinde tekraren teyit ediyorlar. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun hemen her toplantısında mutlaka bu hususa dikkat çekiyor. Medyanın önemli bir kısmında da bu sorumluluğun yerine getirildiğini söyleyebiliriz. Yani nihai hedef olan, barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşamak için karşılıklı hoşgörü ve genel olarak iyi niyetle meselelere yaklaşma noktasında son bir yılın bayağı olumlu geçtiği söylenebilir. Bu iklimin olumlu sonuçları da yavaş yavaş zuhur ediyor. Gelgelelim "su uyur düşman uyumaz" atasözü fehvasınca, bu hususta dikkati hiç de elden bırakmamak gerektiği ortada. Önceki gün Millet Meclisi çatısı altında, Diyarbakır’dan gelen bir grubun attığı sloganlar, durumun ne kadar kritik olduğunu ortaya koyuverdi. Toplumun sinir uçlarıyla oynamak diye bir deyim var hani!..

 

Evet, Terörsüz Türkiye sürecinden hiç hoşnut olmayan ve de bunu bertaraf etmek için fırsat kollayan odaklar bütün gayretleriyle işbaşında! Tam elli yıl boyunca Türkiye’yi uğraştıran ve on binlerce can kaybına sebebiyet veren bölücü terör belasının bitirilmesi, Türkiye için en büyük mesele… Ama beri tarafta, yarım asır boyunca ülkemizi bölmek için teröre her türlü desteği veren bölgesel ve küresel güçler, hâlâ daha tutum değişikliği göstermiyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devletini aynı şekilde uğraştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Türkiye’nin güçlü ve kararlı mücadelesi sonucunda, sınırlarımız içinde bölücü örgütün eylem yapma kabiliyeti sıfırlanmış olmakla birlikte, komşu coğrafyalardaki yapılanmalar ve arkalarındaki büyük ekonomik ve lojistik destekler, tehlikenin her an kapımızı yeniden çalabileceğini gösteriyor. İşte iki gün önce Suriye’nin Halep şehrindeki Şeyh Maksut ve Eşrefiye bölgelerinde baş gösteren olaylar bahse konu tehlikeyi bir kere daha çarpıcı şekilde ortaya koydu… ABD’nin esnek, kaypak ve ikiyüzlü politikaları ve İsrail’in aleni tahrik ve teşvikleri PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG’yi SDG kılıfı içinde beslemeye devam ediyor… Türkiye ne kadar sabır ve iyi niyet gösterse de şer odakları sinsi planlarından asla vazgeçecek gibi görünmüyor. Böyle bir şeye inanmak da zaten safdillik olur… Bu arada Abdullah Öcalan’ın PKK’nın kendini feshetmesi çağrısının da hâlâ bir ucu istismara ve şirazesinden çıkmaya müsait görünüyor. Şöyle ki, Öcalan (Daha önceki davranış biçimlerinden de rahatlıkla okunabileceği üzere, her seferinde gidişatı rayından çıkarabilecek elastiki bir üslup kullanıyor. 27 Şubat’ta yaptığı çağrı, normal şartlarda, PKK ve bütün uzantılarını içine alması gerekirken, bunu net olarak ortaya koyacak beyanda bulunmadı. MHP lideri Bahçeli, son günlerde tam iki defa bu hususa dikkat çekti ve Öcalan’ın PYD- YPG’nin de kendini feshetmesi için çağrıda bulunmasını hatırlattı. Bahçeli gerekirse bunun için Meclis Komisyonunda görev yapan bir grup milletvekilinin İmralı’ya giderek Öcalan ile görüşmesinin faydalı olacağını ifade etti. Bahçeli’nin bu teklifi DEM Parti cenahında da olumlu karşılandı.

 

Hâl böyle iken ve geçmişte yaşanan acı tecrübelerden yeterince ders çıkarmış olmamız gerekirken, birilerinin yeniden provokasyonlara kalkışması çok düşündürücüdür. Böyle hainane teşebbüslere zinhar fırsat verilmemelidir. Sabırla, iyi niyetle, kardeşlik ve vatanseverlik yaklaşımıyla, bu ülkede yaşayan herkesi kucaklamak gibi engin bir hoşgörü ile bu süreci atlatabiliriz. Velakin, şer güçlerinin fasılasız olarak körüklediği fitne ve fesat çıkarma teşebbüslerine de kapıları sıkı sıkıya kapatmamız şarttır. Elli yılın tecrübesiyle bunu rahatlıkla yapabiliriz. İç cepheyi tahkim etmeden, dışarıda hakkımız olan siyasi ve stratejik ağırlığı koyamayız. O sebeple dikkat, dikkat diyoruz. Bu defa da aynı hatalara düşmeyelim. Siyaset erbabına bu konuda büyük görevler düşüyor. Mademki, Terörsüz Türkiye bizim ulusal güvenlik meselemiz. O hâlde, bunu hiçbir şekilde siyasete alet etmeyelim. Unutmayalım ki bu istismarı yapanlar, hiçbir şekilde fayda görmedi. DEM Parti içindeki bazı militan isimleri, özellikle bu hususta dikkatli olmaya davet ediyoruz… Aman ha!

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.