Aslında Gazze felaketinin yirmi yılı hatta seksen yılı ve hatta yüz otuz yılı diye ifade etmek gerekir!.. 19. Asrın ortalarından itibaren süratle yayılan siyonizm, aynı yüzyılın sonundan itibaren bölgeye çöktü…
Alman Baron Maurice de Hirsch, 1891’de Yahudi Kolonizayon Derneği’ni kurdu… Maksadı Kuzey ve Güney Amerika’da ve Osmanlı toprağı olan Filistin’de, Yahudilere yerleşim yeri için toprak kazandırmaktı. Böylece Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerinden toplu göç imkânı sağlamaktı. Bu dernek 1896’da Filistin topraklarında yeni kurulan çiftçi topluluklarına destek vermeye başladı. 1899’da Baron Edmond James de Rothschild, Filistin’deki yerleşim yerlerinin tapusunu,15 milyon Frank para ile birlikte adı geçen derneğe verdi. Ve ondan sonra da Filistin topraklarına Yahudi tasallutunun kapısı ardına kadar açılmış oldu… Yahudiler her fırsatı ve her hileyi kullanarak, kitleler hâlinde bölgeye göç ettirildi. Bu dönemde Avrupa ülkelerindeki antisemitizm politikalarının tavan yapmış olması da bu göçe önemli destek sağlamış oldu… Ondan sonra da bu topraklarda bir Yahudi devletinin kurulması çalışmaları dört bir yandan tezgâhlandı… 1898 yılında İsviçre’de toplanan Dünya Siyonizm Kongresinde, Teodor Herzl “Aslında Yahudi devletini bugün kurdum… Belki bu elli sene sonra açıklanacak” demişti. Gerçekten tam elli sene sonra, 1948’de, BM İsrail devletinin kurulması kararını ilan etti. Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti'nin yıkılmış olması, İngiliz İmparatorluğunun himayesinde siyonist teşkilatının çok rahat çalışmasına zemin hazırladı. Yahudiler bir taraftan bölgede toprak satın alırken diğer yandan da, toprak sahibi Filistinlileri yerlerinden kovmak için terör ve katliamlara başvuruyordu… Yani Siyonist İsrail’in temelleri terör örgütlerinin yapısı üzerine atılıyordu! O günkü terör örgütleri (Haganah, İrgun, Stern vs.) birinci kuşak İsrail yöneticilerinin elebaşı olduğu yapılardı. Eski Başbakan Menahem Begin (Terörist eylemleri sebebiyle daha sonra İngiliz Manda Yönetimi tarafından kellesine ödül konan kişidir…), Keza İzak Şamir ve Ariel Şaron aynı örgütlerin elebaşı isimlerdi. İşte bu terör örgütleri, daha İsrail Siyonist devleti kurulmadan önce terör faaliyetleriyle alan açıyorlardı… O gün bugündür Filistin halkına kan kusturan İsrail haydut devleti, arkasındaki Yahudi Lobisinin siyasi ve ekonomik gücüyle, hiçbir hukuk kuralı tanımadan ve pervasızca bütün dünyayı karşısına alarak katliam ve soykırıma devam ediyor…
Evet, Gazze merkezli bir siyasi parti olan Hamas teşkilatını (2005 yılında Filistin’i yönetmek üzere seçim kazanan parti…) bugün terörist olarak lanse etmeye çalışan İsrail, seksen küsur sene evvel, başlattığı kitleler hâlinde katliam ve soykırıma devam ediyor. Kendi topraklarını işgalden kurtarmak için direniş faaliyeti gösteren Hamas hakkında ileri geri konuşanlar, meseleyi 7 Ekim 2023 tarihindeki “Aksa Tufanı” eylemiyle sınırlı tutuyor. Hâlbuki, Gazze Şeridi, 2006 yılından beri İsrail ablukası altında bir açıkhava hapishanesi durumundaydı… Ne yazık ki, bu acı gerçekleri hatırlayan yok veya sesleri çok cılız çıkıyor… İsrail her şeyi bahane ederek, istediği zaman Gazze halkının başına çullandı ve en zalim şekilde, her seferinde yüzlerce, binlerce masum insanı katlederek geri çekildi. Ancak bu defa hiç görülmemiş vahşet ve barbarlıkla saldırdı. Bu vahşi saldırıyı, Batı Dünyası güya İsrail’in kendini savunma hakkı olarak yutturmaya kalkıştı. Çok büyük bir sahtekârlıkla, en vahşi saldırıları yapan katiller sürüsü; İsrail Ordusunu, sözde Savunma Güçleri diye tanımlıyor… İşte bu katiller sürüsü, 7 Ekim 2023’te yani tam iki sene evvel bugün, başlattıkları hunharca, barbarca saldırılarda en az 67 bin insanı katletti. Bunların büyük çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlı, savunmasız insanlar. Bu zaman zarfında en az yüz yetmiş bin kişiyi de yaraladılar. Bu yaralıların önemli bir kısmı maalesef kolu, bacağı veya diğer organları olmayan ve yaşama şartları çok zor insanlar. Üstelik zalim İsrail bu talihsiz insanları aç, susuz ve ilaçsız bırakarak, hiçbir şekilde yaşama şansı dahi vermek istemiyor. Bugüne kadar Gazze Şeridi'nde faal olan istisnasız bütün hastaneleri bombalayarak imha etti ve tamamını hizmet dışına itti. Şu anda Gazze’de sağlık hizmetleri en asgari seviyede dahi yürütülemiyor. Çünkü terörist İsrail ameliyata girmeye hazırlanan cerrahı vurarak öldürüyor. Hastane yöneticilerini kaçırarak başka yerde işkenceyle komaya sokuyor… Ambulanslar İsrail saldırıları sebebiyle hastaneye ulaşamıyor ve yaralılar yolda hayatını kaybediyor.
İşte iki sene içinde gelinen durumun özeti… Ve bu şartlar altında hâlen bir ateşkes planı üzerinde müzakereler devam ediyor. Trump ve Netanyahu’nun dayatmaya çalıştığı bahse konu plan üzerinde, Türkiye, Mısır ve Katar yetkililerinin de dâhil olduğu yoğun görüşmeler devam ediyor. Bir nebze de olsa, ateşkes sağlanması yolunda ilerleme var sanki. Dünya nefesini tutmuş bu müzakerelerin sonucunu bekliyor. BM Genel Kurulu sırasında New York’ta toplanan Bölgesel Gazze Konferansında (Türkiye, Mısır S. Arabistan, Ürdün, Katar, BAE, Endonezya ve Pakistan’ın katıldığı…) tartışılan plan, daha sonra ABD ve İsrail tarafından değişiklik yapılarak dayatılmak istendi. Ancak başta Türkiye ve Pakistan’ın müdahalesiyle başka bir müzakere sürecine taşınarak Hamas’ın kabul edebileceği bir hâle getirildi… Şayet İsrail daha önce hep yaptığı gibi, bu süreci zehirlemezse, bir ümit Gazze’de ateşkes sağlanabilir… Temenni edelim ki, şartlar böyle gelişsin. Yoksa Gazze’nin hâli perişan!
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...
İnşallah barış olur, İsrail'in yaptığı soykırım durur. Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi "Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz."