Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

Başkalarının kendisi hakkında ettikleri hatâ ve kusurları affetmelidir.

Hamîdüddîn Fergânî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 805 (m. 1403) senesinde Tebrîz civarında Merâga’da doğdu. Bağdad ve Kâhire’ye gidip fıkıh ilmi tahsil etti. Sonra Şam’da tahsiline devam etti. İcazet alarak talebe yetiştirdi. 867 (m. 1463) senesinde Şam’da vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Allahü teâlâya tevekkül etmelidir. Tevekkül, rızık ve sâir işleri husûsunda Allahü teâlâya dayanmaktır. Sebeplere yapışmak, tevekküle zarar vermez. Onun için muhtaç olanlara çalışarak kesb (kazanmak) farz kılındı. Sanatına, malına, kuvvetine, beye, kadıya, kadıaskere ve başkalarına güvenmemelidir. Bunların hepsi âciz birer kuldur. Allahü teâlâ murâd etmeyince onlar, hiçbir şey yapamazlar...

Tevâzu sahibi olmalıdır. Tevâzu, kendisini herkesten aşağı görmektir. Bu, kullar için büyük fazilettir. Kişinin tevâzu göstermesi güzeldir. Ancak kendini çok çok aşağı kılmak, tabasbus, yaltaklanmak kötüdür. İlim talibinin dînini öğrendiği hocasına ve bu ilmi birlikte tahsil eden arkadaşlarına aşırı tevâzuu kötü değildir. İnsanlara nasihat edip, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmelidir. Nasihat etmek, başkalarının iyi yolda olmasını istemektir, vâcibdir. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Din nasihattir” buyurdu. Allahü teâlâya hüsn-i zan etmek vâcibdir. Salah ve fesâd ihtimâli olan işlerinde müminlere hüsn-i zan etmek mendûbdur. Günah işlediği görülmeyen (âdil olan) müminlere hüsn-i zan vâcibdir. Sû-i zan haramdır. Mümkün oldukça sâlih olduğunu düşünmek lâzımdır.

Başkalarının kendisi hakkında ettikleri hatâ ve kusurları affetmelidir. Nitekim Bekâra sûresi 237. âyet-i kerîmede meâlen; “Sizin affetmeniz, takvâca daha yakındır. Af, intikam almaktan efdaldir” buyuruldu. Resûlullah; “Ey Eshâbım! Cennette derecenin ziyâde olmasına sebep olan şeyi sizlere haber vereyim mi?” buyurunca, Eshâb-ı kirâm (radıyallahu anhüm); “Evet, yâ Resûlallah” dediler. Resûlullah; “Sana cahillik edene sen yumuşaklık göster. Sana zulmedeni, sen affeyle. Sana vermeyene, sen ver. Sana gelmeyene sen git” buyurdu.

İbn-i Kays anlatır: “Bir câriyem var idi. Bir gün ocakta pişirdiği yemeği getirirken elindeki tencereyi düşürüp, kızgın yemeği kucağımdaki çocuğun üstüne döktü. Çocuk öldü. Câriyenin korkudan beti-benzi attı. 'Korkma ey câriye! Seni azâd eyledim' dedim.”

İşte bu iş müttekîlerin işidir. Bu hikâyedeki gibi, günde yüz kerre affetmek caizdir. Allahü teâlâ, o kimsenin yüz türlü günâhını affeder.

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR