Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

"Allah'tan korkmayan ilim adamları, hangi fırkadan olursa olsun din hırsızlarıdır!"

Ferdî Abdullah Efendi, Osmanlı âlimlerindendir. Manisa’nın Turgutlu kazâsında doğdu. İlim tahsilini İstanbul’da tamamladıktan sonra, Turgutlu’da müftîlik yapan Abdullah Efendi, hacca gittiğinde Mekke-i mükerremede, Müceddidiyye yolunun ve Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin halîfelerinin büyüklerinden olan Hindli Muhammed Can Efendi’ye talebe oldu. O büyük zâtın huzûrunda yetişerek kemâle geldikten sonra, icâzet ve hilâfet almakla şereflendi. Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey’in delaletiyle, İstanbul’da Fâtih civârında bulunan Emîr Buhârî Dergâhı şeyhliğine tayin edildi. Vefâtına kadar orada vazîfe yaptı. 1274 (m. 1857) senesinde İstanbul’da vefât etti. Bir sohbetinde şunları anlattı:

İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendî hazretleri, birinci cilt, ikiyüzonüçüncü mektûbunda buyuruyor ki: Vaazların özü ve nasihatlerin kıymetlisi, Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikte bulunmaktır. Allah adamı olmak ve İslâmiyete yapışmak da, Müslümanların çeşitli fırkaları arasında, kurtuluş fırkası olduğu müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemaatin doğru yoluna sarılmaya bağlıdır. Bu büyüklerin yolunda gitmedikçe, kurtuluş olamaz. Bunların anladıklarına tâbi olmadıkça, saadete kavuşulamaz. Akıl sahipleri, ilim adamları ve evliyânın keşfleri, bu sözümüzün doğru olduğunu bildirmektedirler. Yanlışlık olamaz. Bu büyüklerin doğru yolundan hardal tanesi kadar, pek az ayrılmış olan bir kimse ile arkadaşlık etmeyi, öldürücü zehir bilmelidir. Onunla konuşmayı, yılan sokması gibi korkunç görmelidir. Allah'tan korkmayan ilim adamları, hangi fırkadan olursa olsun din hırsızlarıdır. Bunlarla konuşmaktan, arkadaşlık etmekten de sakınmalıdır. Dinde hâsıl olan bütün fitneler, bu azılı din düşmanlığı, hep böyle kimselerin bıraktıkları kötülüktür. Dünyalık ele geçirmek için, dînin yıkılmasına yardım ettiler. Bekara sûresinin onaltıncı âyet-i kerimesinde meâlen;

(Hidâyeti vererek, dalâleti satın aldılar. Bu alışverişlerinde bir şey kazanmadılar. Doğru yolu bulamadılar) buyuruldu. Bu âyet-i kerime, bunları bildirmektedir.

İblîsin rahat, sevinçli oturduğunu, kimseyi aldatmakla uğraşmadığını gören bir zat, (Niçin insanları aldatmıyorsun, boş oturuyorsun?) diye sorunca, (Bu zamanın kötü din adamları, benim işimi çok güzel yapıyorlar, insanları aldatmak için bana iş bırakmıyorlar) demişti...

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR