Gündemi kim belirliyor?

A -
A +
Gezi Parkı olaylarının alevlendiği sıralarda, çeşitli sebeplerle hükümete kızan ve küsen bir kısım 'liberal' kalemler (Ki, bunların içinde çakma liberaller de var...) Başbakan Erdoğan'ın artık siyasi gündemi belirlemekte zorlandığını iddia ediyordu. Onlara göre, beklenmedik şekilde büyüyüp gelişen ve ülke geneline yayılma istidadı gösteren sokak eylemleri siyasi arenada yeni güç merkezleri oluşturuyordu. Yine bahse konu liberallerin yorumuna göre bu eylemlerin hızla büyümesi ve "hükümetin kimyasını bozması", temelde iktidara karşı olan öfkenin de büyüklüğünü gösteriyordu ve bu gidişle de bir iktidar değişikliği kaçınılmaz olabilirdi!..
Böylesi analizlerin gerçekleri yansıtmadığı, yapılan sübjektif ve kimi absürt yorumların ayaklarının yere basmadığı açıktı. Fakat o harran gürran içinde, bu durumu anlatmak kolay değildi. Zira ortalığı kaplayan toz duman bazı iyi niyetli vatandaşları da tereddüde sevk etmişti. Kimi medya organlarında öyle şiddetli rüzgârlar estiriliyordu ki, olayların künhüne vâkıf olmayanlar, yalancı fırtınanın hükümet çatısını uçuracağı hissine kapılmıştı. Neyse ki bu durum fazla sürmedi! Polisin illegal eylemcilere sıktığı biber gazına karşılık, topluma verilmek istenen negatif gaz beklenen etkiyi göstermedi. Vatandaş kısa sürede neyin ne olduğunu anladı ve hemen de ona göre tavrını koydu. Böylece ülkeyi bir buhrana sürüklemek isteyen iç ve dış odakların sinsi planları da akamete uğradı. Ancak olup bitenlerden de doğru dersler çıkarmak gerekiyordu. Zira ciddiye alınması gereken bir gerilim doğmuştu.
Türkiye'nin yumuşak karınları üzerinde oynayarak, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık meydana getirmek isteyen şer güçlerinin kurduğu tezgâhları boşa çıkaracak adımların atılması kaçınılmazdı. Ülkemiz artık bu kadar kolaylıkla karıştırılamamalı değil mi? Hiç konuşulmaması gereken konular önümüzde sorun olarak kalmamalı. İşte bu noktada Demokratikleşme Paketi, yepyeni bir dönem başlatmış bulunuyor. Bu pakete karşı muhalefet kesiminden yükselen tepkilerin ne kadar cılız kaldığını herkes görüyor. BDP'yi, kendine has sebep ve gerekçelerle kenarda tutarsak, CHP ve MHP'nin pakete yönelik olarak söylediği dişe dokunur bir şey var mı? Maalesef yok!.. Kılıçdaroğlu, hükümetin CHP'nin görüşlerini çalmasından dem vuruyor. "Gök kubbe altında söylenmedik söz yoktur." Bu darbı meselden yola çıkarsak, pekâlâ CHP vaktiyle benzer kelime ve cümlelerle bu konuları gündeme getirmiş olabilir. Ama önemli olan konuşmak değil, bunları hayata geçirebilmektir. AK Parti-CHP farkı da tam bu noktada tezahür ediyor. Yani laf üreten parti ile icraat yapan parti farkı! Kaldı ki, CHP geçmişte hazırlamış olduğu birçok faydalı raporu daha sonra ya inkâr etmiş veya sahip çıkmamıştır. Mesela Kürt raporu bu minvaldedir...
MHP'ye gelince; Devlet Bahçeli'nin Gruptaki konuşması, öncekilerden farksızdı. Yine agresif bir üslup ve epey hakaret içeren ifadeler... Bu yöntemle siyasi bir sonuç alınabilir mi? Sanmıyorum. Özetlersek, muhalefet yeni politika üretemiyor. İktidar ise kendini sürekli yenileyip gündem belirliyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.