Hiç konuşulmaması gereken konular...

A -
A +
Türkiye yıllar yılı, fındık kabuğunu doldurmayan meseleleri tartışarak çok büyük vakit kaybetti... Her sene 23 Nisan'da, 30 Ağustos'ta ve 29 Ekim'de vs, devletin üst düzey yöneticilerinin vereceği kabul resmine kimlerin katıldığı, kimlerin katılmadığı veya katılmayacağı, hangi sebep ve saiklerle katılmak istemedikleri, gereksiz yere ve toplumun sinir uçlarıyla oynayacak şekilde tartışma konusu yapıldı. Bu türden suni gündemler, merkez medya için bulunmaz malzeme idi. Bahse konu merasimlere daha haftalar varken, dedikodular manşetlere kadar tırmanırdı... (Bu yılki falanca resepisyona filancalar katılmayacak...) diye, birlik yerine ayrışmanın işaret fişeği atılırdı. Ve üstüne de ilave olarak, ne kadar saçma sapan yorum varsa eklenirdi. 
AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, devlet törenlerine; belli gün ve yıl dönümlerde yapılan etkinliklere karşı yürütülen boykotlar, küsmeler, protestolar, sivil ve üniformalı bürokrasi ile siyasi partilerin lider ve yönetim kadrolarının, diyalog ve uzlaşmadan kaçma yöntemleri oldu. "Devlette küslük olmaz..." düsturuna rağmen, bazen ideolojik, bazen de tamamen dar siyasi hesaplarla; dosta düşmana karşı anlamlı günlerde sergilenecek birlik-beraberlik görüntülerinden, köşe bucak kaçanlar oldu. Öyle ki, yıllardır sırf bu türden hoşnutsuzlukları gidermek için, bazı törenlerin muhtevasında değişikliğe dahi gidildi. Mesela önceden eşli olarak verilen kimi davetler, eşsiz olarak uygulandı vb. Buna rağmen, kimilerinin gönlünü yapmak mümkün olmadı. Şüphesiz onlar katılmadılar diye, tarihî ve millî ihtifal merasimleri hepten iptal edilmedi. Hatta kimi zaman, "Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi, olmamış..." kabilinden, vaki  boykotların bir etkisi de hissedilmedi.
Ama ne olursa olsun, devlet katında her zaman olması gereken ve beklenen bütünlük, dışarıya karşı mehabet ve mükemmeliyet açısından gereklidir. Askerî erkânın veya siyasi muhalefetin millî törenlere iştirak etmemesi, sadece dâhildeki bir eksiklik ve aksama değil, dış dünya tarafından da bir zaaf olarak algılanabilir. Yakın zamana kadar, bu alanda hayli sıkıntılar mevcuttu. "Sabırla koruk helva olur" atasözünün tecellisi olarak, bunların büyük kısmı giderildi. Ve dost olmayan çevrelerin ağzında sakız olacak, bu türden protesto ve boykotlar artık ortadan kalktı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun da nihayet inadından vazgeçmesiyle de (Bir aksilik olmazsa katılacağım demiş), herhalde bu sene Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in vereceği 23 Nisan Resepsiyonu, protokol açısından eksiksiz olarak gerçekleşebilecek...
Evet, tek başına bu konuların bahsi bile sıkıcı ve itici gerçekten. Fakat bu ülkede siyaset ve devlet yönetiminin kalitesini düşüren, vatandaşın moralini bozan pek çok şey gibi, devlet törenlerine iştirak ve kurumların orada temsili meselesi de, yıllar boyu bir problem olarak karşımıza çıktı. Böyle sıkıntıların ortaya çıkmasına sebep olan şahıslar da, amaçladıkları sonuca ulaşamadılar. Bütün bunların artık geride kaldığı ve bir daha tekerrür etmemesi dileğiyle şunu söyleyelim: Bundan böyle ülke yönetiminde görev alan kişiler, yaşananlardan doğru dersler çıkarmalı, millî bütünlük ve heyecanı heba etmemelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.