ABD’nin askerî gücü dengelenmedikçe…

A -
A +

Amerika Birleşik Devletleri'nin karşısına, gerçek manada bir rakip güç dikilmedikçe, uluslararası kuralları fütursuzca çiğnemeye ve çiğneyenleri de arkalamaya devam edecektir. Ancak zor oyunu bozar!..

 

 

 

Uluslararası ilişkilerde, her zaman olduğu gibi, realizmin baskın karakteri öne çıkıp sonucu belirliyor… Haklı olanın değil de, güçlü olanın sesinin yüksek çıktığı ve istediği gibi at koşturduğu bir dünyada yaşıyoruz. Güya uluslararası bir hukuk düzeninin inşası için tesis edilen; her üye devletin tek tek haklarını korumakla mükellef olan, beynelmilel tüm mekanizmalar bugün için mefluç vaziyette!.. Birleşmiş Milletler, Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi vs. vs... Hepsinin üzerine sanki ölü toprağı serpilmiş. İşte bu kaotik vasatta, Siyonist; terörist bir devlet ortaya çıkıp, etrafında kim varsa kalleşçe saldırıyor. Tabii ki barbar İsrail’den bahsediyoruz… Orta Doğu’nun çıbanbaşı bu sözde devletçik, gücünün yetmediği yerde; Yahudi Lobisinin torpiliyle, Amerika Birleşik Devletleri'ni devreye sokarak hedeflediği sonucu devşirebiliyor… Bu bir değil, beş değil, on değil, seksen yıldan beri fasılasız devam eden fecaat. ABD’nin  topyekûn ekonomik ve askerî gücü, İsrail terörist devletinin emrine amade. Önce sınırsız lojistik destek veriyor. İsrail bunu sonuna kadar kullanıyor. Daha sonra da ihtiyaca göre, ABD’nin kendisi bizzat devreye girerek; Siyonist saldırganı, yetersiz kaldığı yerde yetişip, çukurdan çıkarıyor. Bu durumun son örneği İran’a yapılan saldırılar… Öncesinde de onlarca örnek var. Hepsini saymaya gerek yok. Amerika, Birleşmiş Milletler Teşkilatını, 2003’teki Irak işgali sırasında âdeta kâğıt gibi buruşturarak attı. BM’nin bütün muhalefetine rağmen bu ülkeyi işgal etti. İşte o günden beri, BM’nin hiçbir bölgesel ve küresel meselede ağırlığı olmadı, olamadı… Aylardır, BM Genel Sekreteri dünyaya çağrıda bulunuyor. Kimseye sesini duyurabiliyor mu? Bu köşede kaç kere dile getirdik… Amerika son seksen yılda, İsrail terörist devleti aleyhindeki yüz küsur BM Güvenlik Konseyi kararını veto etti. Esasen BM başından beri sakat doğduğu, daha açıkçası II. Dünya Savaşı'nın galiplerini koruma ve kollamaya dönük kurulduğu için; veto yetkisi, beş tane devletin en keskin silahı olarak kullanıldı. Bu sebeple BM, Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin’in menfaatine dokunan konularda asla etkili bir rol oynayamadı.

 

2003’teki Irak işgalinden bu tarafa, BM teşkilatı bütünüyle devre dışı… Dünya düzeni diye bir şey kalmadı ve bu ortamda en fazla kural ihlali yapan devlet Amerika oldu… Amerika’nın gücünü dengeleyecek yeni bir rakip doğrudan karşısına dikilmedikçe, bu hoyratlığı devam edecek. ABD’nin gölgesine sığınan başka haydut devletler de istediği gibi at koşturacak. Tabir yerindeyse, Amerika mahallenin tek kabadayısı pozisyonunda olduğu için, istediği gibi asıp kesiyor. Siyonist İsrail’in soykırım ve savaş suçlarına rağmen, beynelmilel hukuk düzeninde yargılanmasını engelleyen kimdir? Peki, bunu neyle yapıyor? Kaba güçle!.. Bu gerçeği dile getirirken, bazılarınızın Çin ve Rusya filan dediğini duyar gibiyim. Evet, Çin yükselen bir güç. Ancak Çin, şu ana kadar bazı durumlarda sesini yükseltmesine rağmen, ABD karşısında beklendiği kadar rijit tavır koymuyor, koyamıyor… Orta Doğu’da ve Afrika’da, önemli faaliyetleri olduğu ve hayli yüksek menfaatlere sahip bulunduğu hâlde, ABD’nin ters yöndeki agresif politikalarına aynı tonda karşılık vermiyor. Bunun temel sebebi jeopolitik ve stratejik öncelikler olarak görülebilir elbet. Doğrudur. Çin’in öncelikleri daha çok Asya-Pasifik Bölgesi… Bu yüzden Orta Doğu ve Afrika’da, her ne kadar istese de, yeterince güçlü politikaları henüz hayata geçirebilmiş değil. Rusya’nın da başta Kafkaslar, Baltık Bölgesi ve Doğu Avrupa olmak üzere çok ciddi problemleri söz konusu. Nükleer güç kapasitesi ile ABD’yi dengeleyen belki de tek ülke olmasına rağmen, diğer alanlardaki zaafları sebebiyle yeterince caydırıcı olamıyor. Aynı şekilde, ekonomi, nüfus ve diğer bazı parametreler bakımından ABD’nin rekabet endişesi duyduğu Çin de, bugün için daha sert ve sıkı politikalar uygulamıyor belki de uygulayamıyor… Böyle bir vasat Amerika için bulunmaz fırsat. Ve bu fırsatı 1990 yılından, yani Sovyetler Birliği’nin dağılıp bittiği günden beri tepe tepe kullanıyor.

 

Amerika bu fırsatçılığı sonuna kadar kullanmak için, meşru ve gayrimeşru her şeyi yapmaktan kaçınmıyor… Yukarıda verdiğimiz mahalle kabadayısı örneği, maalesef dünyanın bugünkü acı gerçeği. Böyle olmasa, ABD’nin bu şekilde İran’a korkunç saldırılarda bulunması mümkün müydü? Hele hele Siyonist İsrail’in, ABD’nin himayesi altında Filistin’de, Suriye’de, Lübnan’da ve İran’da bu derece barbarca saldırılara girişmesi söz konusu olabilir miydi? Köpeksiz köyde değneksiz dolaşma misali, İsrail elini kolunu sallaya sallaya, etrafındaki devletlerin her türlü hak ve menfaatlerine saldırıyor. Topraklarını işgal ve ilhak etmek küstahlığında bulunuyor. Amerika Devleti de bu eşkıyalığı himaye ediyor. İsrail’in işgal ve ilhak ettiği toprakları, babasının tapulu malı gibi Siyonistlere peşkeş çekiyor… Velhasıl dünyanın bugünkü hâli fena hâlde kötü!.. Şayet bu tablo makul bir zaman içinde değişmezse, insanlığı çok kötü günler bekliyor. Artık “eski” diye tanımlanması gereken dünya düzeni fiilen bittiğine göre, yenisinin fazla gecikmeden ikame edilmesi lazım. Lakin mesele şu: Yeni dünya düzeni nasıl kurulacak? Yani bir dünya savaşına meydan verilmeden bu yapılabilecek midir? Şu günlerde sık sık telaffuz edilen küresel savaş tehlikesi, temenni edelim ki fiiliyata dönüşmesin… Ne var ki, gelişmeler iç açıcı değil. Atlantik ekseni, daha fazla güç kaybı yaşamadan son hamlelerini yapmak istiyor. O yüzden de risk daha büyüyor!..

 

 

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.